İnek ile Öküz dediğime bakmayın. İneğin aşkıymış bu asıl. Aşkı sadece kendini gördüğünü düşündüğünüz için değil, kendine yakıştığını bildiği için de değil, umulmadık tarafından kapıldığı ve şimdiye dek ender duyduğu için bu aşk İneğin Aşkı olmuş en çok.
Öküzle renkli ve türlü hayaller kurarmış ama öküz bildiğin öküz; ne hayale sığarmış, ne rüyadan taşarmış. Bir öküzle ilgili ne gibi bir hayal kurulabilir ki, den öteye geçemezmiş neticede ineğin gözünde.
Aslında çok garip başlamış hikaye başta. Sonlara doğru açılmış, düğümler çözülmüş. Önce öküz çok sevmiş, o kadar çok sevmiş ki yere göğe sığdıramamış. Ancak bu durumdan ineğin haberi yokmuş. Gözünün içine bakıldığı halde... Fotoğrafları bile çektirmişler yanyana hep. İnek, bunları sevdalandıktan sonra kalabalık fotoğraflardan kendilerini kırparken anlamış, aslında öküzün hep yanında olduğunu. Derken, öküz yorulmuş sevgisinden. Ağır gelmiş, kolaycı olduğu için. Bakmayın öküz olduğuna, içinde tam bir maymun yatıyormuş aslında. İştahlığı içgüdüsel olarak almış evrimin ilk numunelerinden. Maymun iştahlıymış öküzümüz aslında! Kadir kıymet bilmeyen, bilse de jetonu geç düşen, paraşütü yanından eksiltmeyen, zaten her ihtimale karşı pişmanlığı yeğleyen bir model yatıyormuş en narsistinden içinde. Yararcıymış öküz. Garanticiymiş sonra. Pastam dursun, karnım doysun istiyormuş biraz da o aslında.
Öküzün sevdası, ineğin sevdasının başlamasıyla sona ermiş. İlk başlarda zorla kendini ineğin yanında gösteren öküz, sonraları sıkılmış, ineğin yanında poz bile vermez olmuş. Çok sıkılmış, her gün görmekten ineği, görüşmekten, birlikte bir şeyler yapmaktan. Kıymet bilmemiş, anı anında yaşamaktan. Sonrasında nedamet duyacağını, özleyeceğini o günleri, gözyaşlarıyla anacağını bilse bile. O anı yeğlemez olmuş işte. Doğası buymuş. Oysa inek ilk tanımaya başladığı zamanlardaki ilgisini bekliyormuş her seferinde öküzden. Çok değil belki de ama öküz bunu çok görüyormuş ona. İnek, çalışkan olduğu için inekmiş. Öküz ise tamamen aşktan uzak olduğu için, ineğe karşı ve onun yaptıklarına karşı odun gibi davrandığı için öküz.
İnek de canından bezmiş sonunda, yaptığı fedakârlıkların karşılığını alamayınca yorulmuş, tükenmiş, erimiş. Ama vazgeçememiş kolay kolay. Öküzün yaptığı gibi erimemiş sevdası. Ya da birtakım gerçekleri görmezden gelmiş, yedirememiş kendine. Aslında ikisi de böyle acı bir duyguda, dünyaya aykırı kurallarla yaşayan ama aşkın hiçbir türlüsünün günah olmadığı olgunluğuna da erişen masal diyarının varlıklarıymış. Bu dünyaya ait değillermiş ikisi de bunu gayet iyi biliyormuş. Öküzün ruhu terkedince ineği önce, inek bağlanamamış kimseye kolay kolay. Zaman, yarasına deva olacak mıdır bilinmez ama varlığıyla terk etmiş sonra o da öküzü. İnek ve öküz, kedi ve köpek gibi didişip durmuşlar birlikte geçirdiği son günlerde. Ama bilirlermiş birbirlerini gönülden, içten, bu dünyanın maddi sevgisinden arınmış özbeöz aşktan, samimiyetten sevdiklerini. Derken öküz yeni arayışlar içinde bulmuş birilerini. Öykü değişmez aslında, öküz onlara da tıpkı ineği tavladığı zamanlardaki gibi ilgili davanmış, can-ı gönülden. E karşıdaki de tavır koyamamış onun şapşal ama sempatik hâline. Çok tatlıymış, ineğe dermiş hep "sen şeytansın" diye ama şeytan tüyü kendiydeymiş asıl. Ona bir tüy vermiş, hatıra. Saklaması için... Ama hayatına tüy diktiğinin farkında değilmiş. Başka birini duyan inek ise, önce sevinmiş öküzü böylesine mutlu görünce, onun sevdiğini severmiş çünkü, mutlu olmasını istermiş, can-ı gönülden. Sonra da üzülmüş, bundan sonraki hayatını öküz'süz geçireceği için, onun olmadığı bir yaşamla devam edeceği için, bir başına, yapayalnız... İşte o duyduğu an, tüy dikilmiş canlı mezarının üzerine, mıhlanmış gibi, cüretkâr dikilmiş tüy hem de; istikrarlı, kendinden emin...
Murada eremeden ayrılmış onların yolları, mutlu sonla bitmemiş ama belki öteki tarafta şanslarını deneyeceklermiş... Yolları ayrılsa bile hep birlikte anılmış onlar, her akla birlikte gelmiş, yanyana kazılmışlar. İkisinin de ismi birlikte geçmiş yanyana, birlikte yazılmışlar, kazınmışlar hafızalara. Bu aşk onları yaşatırken yanyana, ayrı olmanın kaderi isimlerin yanyana gelmesiyle lanetlenmiş adeta onlara karşı meydan okurcasına. Onların yapamadığını kader yapmış. Bu masal da burada bitmiş.
Öküzün sevdası, ineğin sevdasının başlamasıyla sona ermiş. İlk başlarda zorla kendini ineğin yanında gösteren öküz, sonraları sıkılmış, ineğin yanında poz bile vermez olmuş. Çok sıkılmış, her gün görmekten ineği, görüşmekten, birlikte bir şeyler yapmaktan. Kıymet bilmemiş, anı anında yaşamaktan. Sonrasında nedamet duyacağını, özleyeceğini o günleri, gözyaşlarıyla anacağını bilse bile. O anı yeğlemez olmuş işte. Doğası buymuş. Oysa inek ilk tanımaya başladığı zamanlardaki ilgisini bekliyormuş her seferinde öküzden. Çok değil belki de ama öküz bunu çok görüyormuş ona. İnek, çalışkan olduğu için inekmiş. Öküz ise tamamen aşktan uzak olduğu için, ineğe karşı ve onun yaptıklarına karşı odun gibi davrandığı için öküz.
İnek de canından bezmiş sonunda, yaptığı fedakârlıkların karşılığını alamayınca yorulmuş, tükenmiş, erimiş. Ama vazgeçememiş kolay kolay. Öküzün yaptığı gibi erimemiş sevdası. Ya da birtakım gerçekleri görmezden gelmiş, yedirememiş kendine. Aslında ikisi de böyle acı bir duyguda, dünyaya aykırı kurallarla yaşayan ama aşkın hiçbir türlüsünün günah olmadığı olgunluğuna da erişen masal diyarının varlıklarıymış. Bu dünyaya ait değillermiş ikisi de bunu gayet iyi biliyormuş. Öküzün ruhu terkedince ineği önce, inek bağlanamamış kimseye kolay kolay. Zaman, yarasına deva olacak mıdır bilinmez ama varlığıyla terk etmiş sonra o da öküzü. İnek ve öküz, kedi ve köpek gibi didişip durmuşlar birlikte geçirdiği son günlerde. Ama bilirlermiş birbirlerini gönülden, içten, bu dünyanın maddi sevgisinden arınmış özbeöz aşktan, samimiyetten sevdiklerini. Derken öküz yeni arayışlar içinde bulmuş birilerini. Öykü değişmez aslında, öküz onlara da tıpkı ineği tavladığı zamanlardaki gibi ilgili davanmış, can-ı gönülden. E karşıdaki de tavır koyamamış onun şapşal ama sempatik hâline. Çok tatlıymış, ineğe dermiş hep "sen şeytansın" diye ama şeytan tüyü kendiydeymiş asıl. Ona bir tüy vermiş, hatıra. Saklaması için... Ama hayatına tüy diktiğinin farkında değilmiş. Başka birini duyan inek ise, önce sevinmiş öküzü böylesine mutlu görünce, onun sevdiğini severmiş çünkü, mutlu olmasını istermiş, can-ı gönülden. Sonra da üzülmüş, bundan sonraki hayatını öküz'süz geçireceği için, onun olmadığı bir yaşamla devam edeceği için, bir başına, yapayalnız... İşte o duyduğu an, tüy dikilmiş canlı mezarının üzerine, mıhlanmış gibi, cüretkâr dikilmiş tüy hem de; istikrarlı, kendinden emin...
Murada eremeden ayrılmış onların yolları, mutlu sonla bitmemiş ama belki öteki tarafta şanslarını deneyeceklermiş... Yolları ayrılsa bile hep birlikte anılmış onlar, her akla birlikte gelmiş, yanyana kazılmışlar. İkisinin de ismi birlikte geçmiş yanyana, birlikte yazılmışlar, kazınmışlar hafızalara. Bu aşk onları yaşatırken yanyana, ayrı olmanın kaderi isimlerin yanyana gelmesiyle lanetlenmiş adeta onlara karşı meydan okurcasına. Onların yapamadığını kader yapmış. Bu masal da burada bitmiş.