23 Ağustos 2013 Cuma

Edebiyat


Size bu güzel günde bölgelere göre hava raporunu vermek isterdim(!) ama ne yazık ki elimizde kalmadı, çoktaaann tükendi... Yaşadığımız ülkede ne nedir, kavramlar gerçek karşılıklarıyla mı öğrenilir bunun üzerine konuşalım bugün... Benim yaşadığım ülkede kavramlar asıl karşılıklarıyla kullanılmıyor ya da biz o kavramları yanlış biliyoruz ya da karşılıkları olan kelimeler o kavramı hak etmiyor bilemiyorum ama gerçek kavramlar, asıl karşılıklarıyla örtüşmüyor...
İnceleyelim birkaç örnekle...

Sevişmek, pek çok kişinin bilincinde ne yazık ki iki kişinin karşılıklı cinsel etkileşimine dayalı bir olgu olarak çıkıyor karşımıza. Hayatın o denli ortak noktası(çıkar noktası) oldu ki İngilizceden alıp Türkleştirdik kelimeyi aynen bırakarak: "Sex", yani tam karşılığı sevişmenin(!) Oysa işteşlik yapısı vardır eylemin sonunda. Tıpkı yazışmak, konuşmak, tartışmak kadar masumane, çıkar aranmayan bir kavram. Ancak size tamamen menfaat amaçlı, doyum hedefli bir sözcük oluveriyor karşınızda. "Sevmek" bize göre değil, ruhumuza aykırı, sanırım bundan en çok. Kirletmişiz sevgiyi de anlaşılan.

Yalan bile yanlış kullanılıyor günümüzde. Çok yalan söylediğimizden midir nedir veya yalana o kadar çok alışkın olduğumuzdan, kanıksadığımızdan yadırgamıyor muyuzdur nedir, gündelik yaşam pratiklerimiz içerisinde en önemli husus olduğundan mıdır nedir, bilemiyorum ancak beyazı, pembesi, siyahı var bir de. Çok ayrım yapıyoruz belki de ondan(!) Oysa yalancılar biraz rengini belli etse daha hoş olacaktır durum, şüphesiz!

Aşk.. Günümüzde zaten yalan olan bir kavram. Daha nasıl yalan olabilir?! E bizim ülkede yok yok azizim... Çok âşık olduğumuz için, herkese zarf attığımız için, özeli geneli bir tuttuğumuz için... Ya da yok yok, galiba çok "duygusal" olduğumuz için... Aşk; masum, saf, nadir ve insanın özünden pûr bir duygu. Kiminde açık, kiminde kapalı, herkeste var ama herkes karıştırıyor durumu. Yaşı gelince âşık olanlar özellikle. Yalnızca insana ya da karşı cinse âşık olanlar özellikle... Aşkı sadece kurallar dizgesine oturtuyorlar, en sıkıcısından. Sınırlandırıyorlar duyguyu, aslında kendilerini. Ve sığ bir insan olmaktan öteye geçemiyorlar hâliyle. Kimileri de oldurmaya çalışıyor zorla, kendine baskıyla. Oysa o kendiliğinden ve varsa var... Zorlama değil, sıkıştırma hiç değil... Pek çoğu için 2-3 günlük doyum noktası, pek çoğu için yalnızca kendi, pek çoğu için bir durak noktası, pek çoğu için sadece cinsel tatmin, pek çoğu için biyolojik yaş, pek çoğu için aile düzeni, çoğu için menfaat. Oysa aşk yalnızca aşk.

Sanatçı, bir diğer noktamız, karıştırılanlar arasında. Şarkıcıyla yoğun karıştırılıyor yazılı ve görsel basında da. Sanatçı belli bir rütbe aslında. Ressam, müzisyen, şair, yazar, çizer; bunlarla ilgilenenler için. Bu alana verimlilik katan ve üretim yapanlar için... Sadece icra edenler için değil yani. İcra biraz da ticareti çağrıştırıyor ne hikmetse(!) E duyguları da satın alan biziz tabii yeri gelince...

Gazetecilik, trajikomik ancak durum iletişim alanı için geçerli bir meziyet. Zira iletişim yeni yeni gelişen bir alan olarak başlıyor günümüzde, oysa en eski. İnsanın varoluş tarihine dayalı... Bu bakış açısından yalnızca metropolitan yerlerde gelişen gözde bir meslek ve bu yüzden bizim ülkeye uygun olmuyor 3-5 il dışında(!) Gazetecilik deyince zira, gazete satanların akla gelmesi hakikâtle trajikomik bir vak'a. Reklamcı tabelacı olunca bir de iletişim mezunları santralci... Durum katlanılmaz bir olay olmaktan çıkıyor adeta(!) Bu yalnızca iletişim için değil birçok dalda birçok meslek kolu için böyle maalesef. Metropoliteyi kırsala uygularsak mı böyle bir sonuç çıkıyor? Sanmıyorum. İnsana değer verilmeyen bir ülkede, insana ait işe de değer verilemeyeceği kestirilir bir durum mantıken zaten. Dolayısıyla sonuç da örneklerin gösterdiği gibi, kaçınılmaz.

Pek çoğumuz içinde ikiyüzlü olan biri aynı zamanda yüzsüzdür(!) Gerçek bu ama araştırın... Çelişik bir durum söz konusu oysaki. Araştırmaya değer en azından.

Artık ben örneklendirdim, siz ne kulp takarsanız... Ancak sağlam kulp takın zira zede olabilirsiniz, parçacıklarıyla... İnsanların ikiyüzlülüğü kavramlara da bulaştıysa vardır muhakkak bir sıkıntı. Kelimeler haketmiyor bunu, siz siz olun, yapmayın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder