Gülüşlerim sende kaldı
Geri ver onları bana
Gülemiyorum artık
Bu kadar bencil olma
Gamzelerim vardı bir zamanlar
Yerini çöküşlere bıraktı avurtlarımda
Gözümün içiyle ver gülüşümü vereceksen de;
Buna engel olma.
Seninle ben doğa harikasıyız.
Bunu sen de gayet iyi biliyorsun...
Üstelik doğanın dengesi var bizim yok(!), doğa aykırısıyız...
Bunu bildiği için zaten doğa, ayrıyız, doğa arkasıyız.
Sevmelerin bende kaldı
Geri veremem onları sana
Sevemiyorsun da bir başkasını
Ah.. Ne sâdık, ne kadar bağlı, vefalı(!)...
Selam göndermişsin en son, bir yabancı da gelse, eyvallah.
Senden gelene razıyken bu gönül, unutmadığımı sanma egon kabarık köpürük...
Bâş üstüne, baş üstünde, başım üstünde yerin var oysa;
Bunu bilerek dünyayı etrafına çevirmen bana yapacağın en büyük kötülük!
' Düşünceni, anlayışını, her şeyini, seni seviyordum
İtirafçı olduğun kadar itirazcı ve inkârcı da olmasan keşke.
Ben seni güzel algılamıştım güzel hayal etmiştim oysa
Sen de artık düşüncemi, anlayışımı, her şeyimi, beni sevme.
30 Mayıs 2014 Cuma
28 Mayıs 2014 Çarşamba
Dağınık Yatak
Kim bilir senden sonra ben belki de kaç güne uyandım
Sana sormam, senden önce ben, belki de kaç kere ölüme uyandım.
Haberin olmaz, ruhun duymazdı; benden ayrı geçirdiğin günlerde.
Ya ben seni çoktan terk etseydim; hiç mi korkmazdın!
Ruhum gider bu dünyadan, sen gittiğinden beri...
Belki de ben sensiz kaç kez ölüme utandım.
Bırakıp gittiğin gün, kaldım; tek soba, bir bardak su, bir de yatak
Geleceğin günü düşlediğimden beri de güneşi içeri almadım...
Yanağından öper önce, sonra yüreğine dokunur ve birleşir iki dudak
Gelgitlerinde, derinliklerinde çağlar sonra; yazar cezalarını aşkın, tutanak tutanak...
Aşka meydan verdiğimiz; o doyumsuz, o sonsuz, o dağınık yatak
Bataklıkta açan güller gibi kaldı; iki salkım, dalında ak.
Zamanla, içinden gelerek davranmıyorsun dedi.
Belki de içimden gelmiyordur dedim.
Aman... Sıkılan sıkıldığı zaman bıraksın(!)
Beni de rahat bıraksınlar, rahat bıraksınlar beni.
Siz iyisi mi boşverin onu bunu da;
Son kullanma tarihi 2054 olan sevgili bulun bana...
Onu zor zamanlar için, rutubetten uzak bir şehirde, cam kavanozda saklayayım;
Öyle bir hâlde sevsin ki beni ayrıca
Kimsenin download edemeyeceği bir yere koyayım...
' Beni her anlamda seven insanların asla birlikte olamayacağı
Erişip ulaşamayacağı o kişinin lanetini taşırım
O gün bugündür ben, Yaradan bilir ya hani
Perdeleri açmadım.
Sana sormam, senden önce ben, belki de kaç kere ölüme uyandım.
Haberin olmaz, ruhun duymazdı; benden ayrı geçirdiğin günlerde.
Ya ben seni çoktan terk etseydim; hiç mi korkmazdın!
Ruhum gider bu dünyadan, sen gittiğinden beri...
Belki de ben sensiz kaç kez ölüme utandım.
Bırakıp gittiğin gün, kaldım; tek soba, bir bardak su, bir de yatak
Geleceğin günü düşlediğimden beri de güneşi içeri almadım...
Yanağından öper önce, sonra yüreğine dokunur ve birleşir iki dudak
Gelgitlerinde, derinliklerinde çağlar sonra; yazar cezalarını aşkın, tutanak tutanak...
Aşka meydan verdiğimiz; o doyumsuz, o sonsuz, o dağınık yatak
Bataklıkta açan güller gibi kaldı; iki salkım, dalında ak.
Zamanla, içinden gelerek davranmıyorsun dedi.
Belki de içimden gelmiyordur dedim.
Aman... Sıkılan sıkıldığı zaman bıraksın(!)
Beni de rahat bıraksınlar, rahat bıraksınlar beni.
Siz iyisi mi boşverin onu bunu da;
Son kullanma tarihi 2054 olan sevgili bulun bana...
Onu zor zamanlar için, rutubetten uzak bir şehirde, cam kavanozda saklayayım;
Öyle bir hâlde sevsin ki beni ayrıca
Kimsenin download edemeyeceği bir yere koyayım...
' Beni her anlamda seven insanların asla birlikte olamayacağı
Erişip ulaşamayacağı o kişinin lanetini taşırım
O gün bugündür ben, Yaradan bilir ya hani
Perdeleri açmadım.
26 Mayıs 2014 Pazartesi
Olaylar Olaylar...'dan (Old Version)
Olaylar olaylar... Bazen düşünüyorum boşta mıyım boşlukta mıyım. Biri yerimi değiştirse diye bekliyorum... Çok popüler bir kitap olsam satış rekorları kırardım heralde ya da bir ütü olsam, buharlı, bol bol kola tüketirdim, ferahlamak için(!) Eskiden ne iş mi yapardım? Öğrenciydim ben, "okhuyodum ben".Güzel yanı vardı tabii... Öğrenci olsam muhtemelen bunu değil, "Okulların açılmasına 8 hafta kaldı. Biri yardım etsin de şu 8'i yan çevirelim." yazıyor olurdum mesela. Aman, insan işte.. Öyleyken böyle, böyleyken öyle olmak istiyor azizim! Doyumsuz, tatminsiz varlıklarız vesselam. Bir de uykusuz. Evet, uykusuz... İtiraf ediyorum ki telefonumun bataryası bile benden daha çok uyuyor(!) Dilimde "Smelly Cat" mırıldanırken, Mustafa Ceceli'den "Limon Çiçekleri"ni dinliyorum, "Tribal Versiyonu"ndan. Derken çikolata kazanına düştüm ordan yazıyorum şu anda. Facebook beğeni linklerimde de kontenjan açıyorum bu arada artık, haberiniz olsun! Önceden rezervasyon maalesef kabul etmiyoruz bu arada... Biraz bağlantısız olacak konuyla(!) ama yine düşünüyorum, ben ve 1133 numaralı odadaki ruh halim, fotoğrafı çekilenler mi poz veriyor yoksa çekenler mi? Her ikisi de çekiliyor ama biri iki kere çekiliyor sadece, bu sanırım tek fark. Makina farkı da önemli tabii, en basitinden düşenseniz ya, Nokia 3310'un 1 diş şarjı, iphone'un %100 şarjı! "Owh! Shit! ..." dediyseniz bildiniz, tebrikler! Sen kendi bakış açından bakarsın, sonra başkası
kendi açısından bakar, sonra sen tekrar başkasının gördüğü açıya kendi açınla
bakarsın ya da küçükken gördüğünü şimdi o küçüğün gözüyle görürsün ya hani öyle bir bakış açısıyla bakarsan bir şeyler görebilirsin bazen işte. Hayat yaşamındakilerle flört etme süreci sunuyorsa sana, sevdiklerinle ol ve kıymetini bil. Ötesinde zaten herkesin içinde kanayan bir yara, gönlünde yatan bir aslan ya da kurbağa, aklında bir tomar para, zihninde silinmeyi bekleyen ya da kazınıp silinmeyen çuvalla anısı, fikrinde çöplük tarlasından bir neden ya da işlenilmeye âmâde bir maden, buzdolabının yumurtalık kısmında kesilmiş yarım
bir limon vardır. O zaman ne diyoruzz.. Kalbini temiz tut, varsın kırmızı giyme!
23 Mayıs 2014 Cuma
3 Gün ise Dünya 3 İş Var Aslında(!)
Bazen nefes alırsın; iki durak arası, bir yol haritasında...
Bir esinti çarpar, akşam karanlığına sinen saklambaç edalarına
Çocuk kalabalığının içinde kaybolur gidersin...
Bazen hiç tanımadığın bir insanı özlediğin gibi
Bazen yalnızca görünüşünü hatırladığın gibidir hayat oysa
Çoğu zaman yaşar ama yaşamamış gibi kendini kandırırsın.
Bazen bir teyze kılığına giriverir, bazen bir kimsesiz gibi fısıldar kulağına
E fakirliği-zenginliği herkes bilir de, başına gelince ya da geçince
Bilirsin ki aslında hiçbir şey de bilmezsin.
Ne doktor ne mühendis alır seni, kandırma kendini.
Mühendis de olamazsın doktor da aslında öyle kolay kolay
Sana göre mükemmeli yakalarsın hep, oysa mükemmel ne ki ve de kim mükemmeli bulabilmiş ki!
Boş işler müdürüsündür bu dünyada aslında; yalnızca ve tek başına
Ya da kaldırım mühendisi olursun, hunharca.
Kolayladı mı işlerin bunlarsındır, çok meşgulsen de telâşe memurusundur en fazla oysa...
Boşverelim hayatı, tamam... Ceplerini çekmece gibi kullandığın oldu mu hiç senin de
Tüm mendillerini buruşturarak içine soktuğun ya da...
Birkaç kez kaçamak yaparcasına yediğin drajeleri, bonbonları el yordamıyla bulabildiğin?
Annenin otobüs sehpasını zaptettiğin oldu mu hiç ya da
Marketteki kasada sıra sana geldiği zaman, poşetleri açmaya çalıştığında,
Senden sonrakilerin yüzlerindeki ifade de bulabildin mi hiç kendini, başka bir market kasası sırasında?!
Yaşam değiştirir herkesi bebeğim; koca, koskoca adam eder.
Yaşamak; bir öğrenme süreci, öğretir güldürürken.
Bazen isyan ettirir; bazen tarumar, bertaraf eder.
Bir esinti çarpar, akşam karanlığına sinen saklambaç edalarına
Çocuk kalabalığının içinde kaybolur gidersin...
Bazen hiç tanımadığın bir insanı özlediğin gibi
Bazen yalnızca görünüşünü hatırladığın gibidir hayat oysa
Çoğu zaman yaşar ama yaşamamış gibi kendini kandırırsın.
Bazen bir teyze kılığına giriverir, bazen bir kimsesiz gibi fısıldar kulağına
E fakirliği-zenginliği herkes bilir de, başına gelince ya da geçince
Bilirsin ki aslında hiçbir şey de bilmezsin.
Ne doktor ne mühendis alır seni, kandırma kendini.
Mühendis de olamazsın doktor da aslında öyle kolay kolay
Sana göre mükemmeli yakalarsın hep, oysa mükemmel ne ki ve de kim mükemmeli bulabilmiş ki!
Boş işler müdürüsündür bu dünyada aslında; yalnızca ve tek başına
Ya da kaldırım mühendisi olursun, hunharca.
Kolayladı mı işlerin bunlarsındır, çok meşgulsen de telâşe memurusundur en fazla oysa...
Boşverelim hayatı, tamam... Ceplerini çekmece gibi kullandığın oldu mu hiç senin de
Tüm mendillerini buruşturarak içine soktuğun ya da...
Birkaç kez kaçamak yaparcasına yediğin drajeleri, bonbonları el yordamıyla bulabildiğin?
Annenin otobüs sehpasını zaptettiğin oldu mu hiç ya da
Marketteki kasada sıra sana geldiği zaman, poşetleri açmaya çalıştığında,
Senden sonrakilerin yüzlerindeki ifade de bulabildin mi hiç kendini, başka bir market kasası sırasında?!
Yaşam değiştirir herkesi bebeğim; koca, koskoca adam eder.
Yaşamak; bir öğrenme süreci, öğretir güldürürken.
Bazen isyan ettirir; bazen tarumar, bertaraf eder.
"Yaşa"mak Varmış...
Benden sonra hayatını çizdiğin kişilerle mutlu yaşa
Bundan sonra mutlu ol; hayatı tatlı ve anında yaşa...
Geçmişe saplanıp kalma; hayat akıyor, ileri ve daima önde yaşa
Bir sıfır sen önde ol hayat karşısında;
Sağlıklı kıl kendini ve umutlu yaşa!
Sonrası mı canım, ölüm sonrası, sonrası ölüm.
Sen bil, sen koy hedeflerini, nasıl istersen...
Nasıl bilirsen öyle yaşa işte, öyle yaşa.
Bakma, kimse sen kadar düşünmüyor seni.
Ben mi?
Kırdığın yer acıyor...
İyiyim onun dışında.
İyidir, bildiğin gibi bu dünya, bilirsin sen de zorluklarını...
Gelinceye kadar bu yaşa.
Her şey bir kenara;
Dünya dua üzerine kurulu biraz da.
Çay koydum, demleniyor ocakta ya da şubatta(!)
Yeri gelir, iyi gelir; bir battaniye, bir terlik, bir çorap, bir çorba.
Hepsini boşver, hepsi ezbere yaşıyor sen aldırma o "çok yaşa"lara da...
Güzel yaşa, huzurlu yaşa paşam, sağlıklı yaşa.
Bundan sonra mutlu ol; hayatı tatlı ve anında yaşa...
Geçmişe saplanıp kalma; hayat akıyor, ileri ve daima önde yaşa
Bir sıfır sen önde ol hayat karşısında;
Sağlıklı kıl kendini ve umutlu yaşa!
Sonrası mı canım, ölüm sonrası, sonrası ölüm.
Sen bil, sen koy hedeflerini, nasıl istersen...
Nasıl bilirsen öyle yaşa işte, öyle yaşa.
Bakma, kimse sen kadar düşünmüyor seni.
Ben mi?
Kırdığın yer acıyor...
İyiyim onun dışında.
İyidir, bildiğin gibi bu dünya, bilirsin sen de zorluklarını...
Gelinceye kadar bu yaşa.
Her şey bir kenara;
Dünya dua üzerine kurulu biraz da.
Çay koydum, demleniyor ocakta ya da şubatta(!)
Yeri gelir, iyi gelir; bir battaniye, bir terlik, bir çorap, bir çorba.
Hepsini boşver, hepsi ezbere yaşıyor sen aldırma o "çok yaşa"lara da...
Güzel yaşa, huzurlu yaşa paşam, sağlıklı yaşa.
Güzel Bir Sabah
Güzel bir sabah bıraktım sana
Hani o lisede yazdırdığımız klişe hatıra defterlerinden bile "tertemiz"
Aşkın acısını lıkır lıkır içmiş
Az biraz da kendinden geçmiş
Mutlu mesut sabahlar bıraktım
Aile kahvaltısı başında
Bir pazar sabahında.
Gözler bıraktım sana birbirinden renkli
Her birinde bakıp beni göresin diye.
Görmek istemediğinde kapa gitsin gözlerini,
O gözler sende çünkü, ne zaman istersen, dilediğince...
O gözler içinde...
Gözlerinin içinde.
Çocuk kahkahalarıyla dolu bir hafta bıraktım sana
Bir hafta değil bir ömürdür belki esasında.
Yaşamın acısını yudum yudum içmiş
Her türlü ama her türlü içi geçmiş
Aşk dolu, sevgi dolu bayramlar bıraktım
Bir masa başında terk edilmiş
İki çift göz var, biri bana bakar
Biri içime, biri içine bakar
Biri sana.
Hani o lisede yazdırdığımız klişe hatıra defterlerinden bile "tertemiz"
Aşkın acısını lıkır lıkır içmiş
Az biraz da kendinden geçmiş
Mutlu mesut sabahlar bıraktım
Aile kahvaltısı başında
Bir pazar sabahında.
Gözler bıraktım sana birbirinden renkli
Her birinde bakıp beni göresin diye.
Görmek istemediğinde kapa gitsin gözlerini,
O gözler sende çünkü, ne zaman istersen, dilediğince...
O gözler içinde...
Gözlerinin içinde.
Çocuk kahkahalarıyla dolu bir hafta bıraktım sana
Bir hafta değil bir ömürdür belki esasında.
Yaşamın acısını yudum yudum içmiş
Her türlü ama her türlü içi geçmiş
Aşk dolu, sevgi dolu bayramlar bıraktım
Bir masa başında terk edilmiş
İki çift göz var, biri bana bakar
Biri içime, biri içine bakar
Biri sana.
9 Mayıs 2014 Cuma
Düello
Dur daha, seninle yeni başlıyor asıl düello
Çekip de nereye gidiyorsun, daha bitmedi tango!
Kiminle dans ettiğini bil en azından, eminim ki sana yeter bu.
Şanslı günündesin, bu sene başına vurdu piyango(!)
Yarım kalan maç devam ediyor aslında, şiir bitse de.
Böyle devam etmek gerek, hayat gibi, bazı şeylere...
Ben başkalarına benzemem ki bebeğim öyle tek gece
Bir ömürlük sevdaların gülüyüm ben, bende tektir sadece...
Ben anlamam öyle oyunları, gelemem öyle, bilmem taktik!
Saat gibi değil sevdam; değişmez, çalmaz tiktak-taktik...
Yan yattım çamura battım dedirtmem ben, olamam da dokunmatik
Daha başlamadık, dur nereye; hem daha karpuz kesecektik...
İşine gelmedi senin, bu söylediklerim; anlarım ben hâlinden adamı
Halbuki daha bitmemişti, daha boştu ayağımın altı(!)
Bitmez bu dörtlüklerin sonu yok, başı nerede kimbilir ki gelir ardı arkası
Düzgün konuş, pişman olma; daha fazla zorlayıp da şansını, taşırma sabrımı...
04.01.2008 / Çatlak Kalem
7 Mayıs 2014 Çarşamba
"Hayatta Olmaz" Diyo! / Hayat da "Olmaz" Diyo!
Kasvetli bir havam var bu aralar
Kara bulutları da yanımda götürüyorum...
Ne zormuş şu ayrılık meğer
Eskiden ninni gibi dinlerdik anlatılanları...
Laylaylom gelirdi her şey, toz pembe gözlüklerle;
Kasvetli bir havam var bu günlerde...
Kırılanları tamir edip onları izliyorum
Nereye gitsem onları da beraberimde götürüyorum
Görenler de öyle söylüyor aynı söylüyor;
Eskiden şarkı gibi dinlerdik oysa anlatılanları
Şimdi şarkı biz olduk...
Şiiri hayatta...
13.12.2006 / Çatlak Kalem
Kara bulutları da yanımda götürüyorum...
Ne zormuş şu ayrılık meğer
Eskiden ninni gibi dinlerdik anlatılanları...
Laylaylom gelirdi her şey, toz pembe gözlüklerle;
Kasvetli bir havam var bu günlerde...
Kırılanları tamir edip onları izliyorum
Nereye gitsem onları da beraberimde götürüyorum
Görenler de öyle söylüyor aynı söylüyor;
Eskiden şarkı gibi dinlerdik oysa anlatılanları
Şimdi şarkı biz olduk...
Şiiri hayatta...
13.12.2006 / Çatlak Kalem
5 Mayıs 2014 Pazartesi
Hayat Sayesinde / Thanks To Life
Pek çok şeyi öğrendim hayat sayesinde
Meyvelerin terlediğini öğrendim mesela
Yaprakların dökülmemek için ağaçta sarfettiği çabayı...
Kedilerin içgüdülerini, ördeklerin perde ayaklarının ne işe yaradığını
Hepsini öğrendim...
Kardan adamın aslında etten kemikten olduğunu
Noel Baba'nın değil hediye vermeyi, daha kendini doyuramadığını(!)
En güçlü kahramanların bile en hassas bir şey de yıkıldığını
Hatta dikenlerin gülü koruduğu gibi
Sivilcelerin de insanı nazardan koruduğunu...
Yani komik gelse de ve çirkin olsa da; onların da işe yaradığını...
Yaşlılık ve ölüm dışında her şeyin hayatta devâsının olduğunu
Savaşların çıkarlar için yapıldığını
Şiirlerin ticari amaçlarla yazıldığını(!)
Karıncanın ekmeğini taştan çıkardığını
Ve hatta en güçlü bağların taşı sıkıp suyunu(!) çıkardığını biliyorum.
Anladım artık;
İnsanların içinden geçenleri...
İyi niyetleri su istimal ederek kötü şeylere sevkettiklerini.
Hatta damla sakızının dalında göz yaşı döktüğünü
Cadının Hansel ve Grathel'e kötülük yapmadığını
Aslında daha ne kötülüklerin hangi akıllardan çıktığını...
Külkedisi'nin aslında saraylarda keyif çattığını
Hepsini fazlasıyla öğrendim ve şahit oldum bazısına
Ki hayat varoldukça daha neler olacak, ne olacağız sonunda biz...
Thanks to life, I learnt a lot of things...
18.08.2007 / Çatlak Kalem
Meyvelerin terlediğini öğrendim mesela
Yaprakların dökülmemek için ağaçta sarfettiği çabayı...
Kedilerin içgüdülerini, ördeklerin perde ayaklarının ne işe yaradığını
Hepsini öğrendim...
Kardan adamın aslında etten kemikten olduğunu
Noel Baba'nın değil hediye vermeyi, daha kendini doyuramadığını(!)
En güçlü kahramanların bile en hassas bir şey de yıkıldığını
Hatta dikenlerin gülü koruduğu gibi
Sivilcelerin de insanı nazardan koruduğunu...
Yani komik gelse de ve çirkin olsa da; onların da işe yaradığını...
Yaşlılık ve ölüm dışında her şeyin hayatta devâsının olduğunu
Savaşların çıkarlar için yapıldığını
Şiirlerin ticari amaçlarla yazıldığını(!)
Karıncanın ekmeğini taştan çıkardığını
Ve hatta en güçlü bağların taşı sıkıp suyunu(!) çıkardığını biliyorum.
Anladım artık;
İnsanların içinden geçenleri...
İyi niyetleri su istimal ederek kötü şeylere sevkettiklerini.
Hatta damla sakızının dalında göz yaşı döktüğünü
Cadının Hansel ve Grathel'e kötülük yapmadığını
Aslında daha ne kötülüklerin hangi akıllardan çıktığını...
Külkedisi'nin aslında saraylarda keyif çattığını
Hepsini fazlasıyla öğrendim ve şahit oldum bazısına
Ki hayat varoldukça daha neler olacak, ne olacağız sonunda biz...
Thanks to life, I learnt a lot of things...
18.08.2007 / Çatlak Kalem
2 Mayıs 2014 Cuma
Umut Giyinen Korkular
Günler de şikâyetçi bu ara, perişan ve sersefiller üstelik...
Üstleri başları eskimiş, ciltleri pörsümüş, yaşlanmış, yıllanmış mezar gibiler!
Onlar da yorgun düşüyorlar peşpeşe geldiğinde tarihler...
İstiyorlar mı böyle olmasını ama isyana çıkabiliyorlar, kolaya kaçabiliyorlar.
İçine atmıyor onlar.
Topluma aykırı hareketleri yok en azından.
Mum ışığında kitap okuyorlar, kendilerine zarar vermeden...
Rahatlar, gene de rahatlar.
Peşpeşe geldiklerinde yorulmaları gerek oysa sayılar...
Ama doğduklarındaki gibi gözleri hâlâ...
Henüz, yeni doğmuş gibi, pırıltıyla ve habersiz bakıyorlar dünyaya.
Göz bebekleri çipil, akları bembeyaz, hiç açılmamış sayfalar gibi...
Ve göz rekleri hiç solmamış ağlamaktan.
Kendilerini üzmemişler...
Acı yaşamamışlar, nereden bilsinler yazmayı.
Sadece canları sıkkınken söyledikleri ucu kopuk şarkılar gibi gürül gürüller...
Mırıldanıyorlar arada,
Kendilerini nasıl hissederlerse oraya çekiyorlar yelkenlerini.
Limanı düşünmüyorlar çünkü;
Oysa bilmezler ki bizim ulaşacak limanlarımız var, daha doğmadan belirlenmiş...
Bizim rüzgârımız,
Batırmış olduğumuz gemilerimizin üstüne poyrazla yola çıkmamızın korkusu var içimizde.
Yine de umutla da olsa, o korkular var.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)