2 Mayıs 2014 Cuma

Umut Giyinen Korkular


Günler de şikâyetçi bu ara, perişan ve sersefiller üstelik...
Üstleri başları eskimiş, ciltleri pörsümüş, yaşlanmış, yıllanmış mezar gibiler!
Onlar da yorgun düşüyorlar peşpeşe geldiğinde tarihler...
İstiyorlar mı böyle olmasını ama isyana çıkabiliyorlar, kolaya kaçabiliyorlar.
İçine atmıyor onlar.
Topluma aykırı hareketleri yok en azından.
Mum ışığında kitap okuyorlar, kendilerine zarar vermeden...
Rahatlar, gene de rahatlar.
Peşpeşe geldiklerinde yorulmaları gerek oysa sayılar...
Ama doğduklarındaki gibi gözleri hâlâ...
Henüz, yeni doğmuş gibi, pırıltıyla ve habersiz bakıyorlar dünyaya.
Göz bebekleri çipil, akları bembeyaz, hiç açılmamış sayfalar gibi...
Ve göz rekleri hiç solmamış ağlamaktan.
Kendilerini üzmemişler...
Acı yaşamamışlar, nereden bilsinler yazmayı.
Sadece canları sıkkınken söyledikleri ucu kopuk şarkılar gibi gürül gürüller...
Mırıldanıyorlar arada,
Kendilerini nasıl hissederlerse oraya çekiyorlar yelkenlerini.
Limanı düşünmüyorlar çünkü;
Oysa bilmezler ki bizim ulaşacak limanlarımız var, daha doğmadan belirlenmiş...
Bizim rüzgârımız,
Batırmış olduğumuz gemilerimizin üstüne poyrazla yola çıkmamızın korkusu var içimizde.
Yine de umutla da olsa, o korkular var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder