11 Temmuz 2014 Cuma

Ve Perde! (Büyük Final - Kapanış)

Vedaları pek sevmem, bana göre değildir hiç, biliyorsunuz aslında. Yalnız bundan 2 sene önce başlamıştık blog yayınına. Demiştim ki: "Öncelikle sıcak bir 'merhaba' ve içten bir 'hoş geldiniz' ile başlayalım bu yazı serüvenine. Beni bilen bilir, yazmadan edemem. Defterler tükendi, sayfalar doldu. Word'ler yoruldu, sosyal paylaşım ağlarındaki info'lar öyle... Fotoğraf altlarına bile birkaç şey karaladım. Ömür vefa edene kadar yazılır sanırım. Edebiyatın yettiği, sizlerin takip ettiği yere kadar var olur yazılar da, yazılarım da..."

Vedaları sevmem bilen bilir ama… Şimdiye dek farklı konular ele almaya çalıştım hep. Farklı şeyleri yazdık her ne kadar yoğunluk ve büyük çoğunluk aşk ve hayat üzerine olsa da. Gündemden de bahsettik, eskiden de gelecekten de. Böcek sinek de oldu konumuz, ulusal ve milli kahramanlar da, çocuklar da, anne-babalar da, renkler de, moda da, medya da. Takip ettiklerim vardı yani takipçilerim, fanpage’den beğenenleriniz, maille haberleştiklerimiz, yurtiçi ve dışından takip eden milyonlarım vardı ve hep dediğim gibi edebiyat zordur, sevilmek söz konusu olunca. Biraz biraz tanınmaya başladı şimdilerde şairler yazarlar da sosyal medya aracılığıyla(!) ve dahi paylaşılmaya… Yoksa bir kitap açanımızı bulmak zordu. En çok bu yüzden zordu zaten edebiyatla ilgilenmek ya. Sıkıcı gelen kitaplar arasında(!) bir tıkla da okurduk okuyacak olsak... Okumak eğitime dayatılmış bir aktiviteydi, bir iş yüküydü bu yüzden. Bu yüzden vardı benim blogum. Çıkış noktam, amacım farklı bir mecrada vermekti yazdıklarımı. Ve bir veda değil bu. Zira ben yayını bırakıyorum, yayınlamayı bırakıyorum. İşin sosyal medya ayağını... Yazmayı değil. Bundan önce 14 senedir denemelerimi, 12 senedir şiirlerimi nasıl yazıyorsam, aynen öyle devam. Bu bir veda olmamalı. Belki ileride bir başka mecrada yeniden buluşulur, kavuşulur, rastlaşılır, karşılaşılır... Tabii yarına çıkmaya senetimizin olmadığı da unutulmamalı.

Söylemek istediklerim var, bugüne sakladığım... Bu yola çıkarken, bi' 10 tane yazarım derken, tam tamına 314 yayın yaptık; 2 seneyi 3 ay geçe ve 10135. tık'ı gördüm bu yazıya başlamadan önce, bugün. Beğenilerinizle... En çok takip eden ülkeler oldu ve şehirler, teşekkür ettik sayfamızda paylaştık ayrıca zaman zaman. Edebiyatı bir nebze olsun sevdirdim, buna inanıyorum en yakın çevremden başlayarak. Amacıma ulaştım yani anlayacağınız, ne mutlu ki bana. Çıkış noktam varış noktam oldu, sonunda. Gerçek yaşamım da devam etti bu mücadelem. Takip edenlerden eleştiri de aldım, tebrik de. Övgüler de, yergiler de. En çok okudukları önemliydi benim için oysa, önemliydi her ikisi de. Ancak bunca seneye ulaşabildiysem başlarken 10 günlüğüne karar verdiğim şey de elbette ki sizin katkınız büyük... Ancak her başlangıcın bir sonu var muhakkak ve tadında bırakmak gerek bazı şeyleri, bilirsiniz, uzayınca yapmacık hale gelebiliyor. Tadı kaçıyor, bu yüzden tadı damağınızda güzel kalsın istedim, sizi düşünerek... Ancak başka bir araçla yine birlikte olabileceğimiz günleri de düşlemiyor değilim zaman zaman. Şunu da bildirmek isterim ki beğeni kaygısı gütmedim hiçbir zaman, şunları yazarken. Hiç beğeni almadan devam ettiysem, sayfadan görebileceğiniz üzere, durumu kanıtlar zaten. Takip edildim ben... Eğer bunu, tutmadığını düşünüyorsanız kapama sebebi olarak. Üstelik "Çatlak Kalem" sosyal medya ile varolan bir şey de değildir. Sosyal medya çığırtkanlığı ya da klavye kahramanlığı yaptığını da düşünmedim ve yeltenmedim de inanın. 14 senedir denemelerini 12 senedir şiirlerini yazıyordu bu kalem ve bunun yalnızca 2 senesi yayınladı yazılarını. Bu dipnot, kuşkuları olan karşıt görüşler içindi elbet. Zaten bilen biliyor. Üstelik şunu da açıkça söylemekten çekinmeyeceğim. Belirli bir emeğin karşılığını alamamak da var kapanışın payında elbet. Çok insana duyulmadan, biz bize, aile ortamı yarattığımız bu samimi sayfada yani, eskisi gibi takip edilmediği gerçeği. Takip edildi ama şimdi eskisi gibi değildi, bu yüzden tadında bırakmaktı zaten. Eskisi gibi okunmuyordu açıkçası. Böyle bir durumla eğer yayınlamaya başladığım ve çoğunlukla okunmayacağını tahmin ettiğim ilk 10 günde karşılaşsaydım şimdi bugün bu yazıyı yazmayacak olurdum ve siz de muhtemelen okumayacak olurdunuz. Ancak sizler sayesinde taşındı bugünlere. Bu yüzden severek takip edenlere sonsuz teşekkür ve şükran borçluyum.

Sosyal medya aracılığıyla okuyarak benim kadar emek sarfetmeyen sizler okuyarak yazdıklarımdan değerlisiniz gözümde, inanın ve bunu bilin lütfen. Ve de gönlümde ayrı yeriniz. Sabrınız, algınız, düşüncebirliklerimiz, duyguyoğunluklarımız, eleştirilerimiz-ironilerimiz-iğnelemelerimiz, uzun yazılara gösterdiğiniz ilginiz için… Kocaman bir teşekkür ederim. "Şiirin Özü", "Sizlerden Gelenler", "Kavram Bulmacası", yazıdizileri gibi bölümler için gösterdiğiniz ilgi ve destek için de ayrıca bir teşekkür düştüm yazıma. Ötesinde iyi ki hayatımdasınız. 2 sene belirli günlerde hizmet verdim, emekliliğimi istiyorum artık izninizle(!) Şimdiye dek takipleyen, yazdıklarımı eleştiren, beğenen, birbirinden kıymetli ailem, değerli hocalarım, dostlarım ve arkadaşlarımla kapanışı yapmak istedim bugün. Bugün 3 yayın birden gireceğim ve ilki bu okuduğunuz bölüm, benim bölümüm olacak. Diğer 2 bölümde de bana yazılarını, blogumla ve benimle ilgili, şiir ve denemelerle yani edebiyatla ilgili düşüncelerini bildiren okuyucularım, takipçilerim, yalnız bırakmayan, gemiyi yürüttüklerime ait olacak... Benim için bir araya geldiler ve birbirinden güzel düşüncelerini, duygu ve dileklerini dile getirdiler. Her birine ayrı ayrı teşekkür ederim, tüm samimiyetim ve içtenliğimle. Her bir cümleleri benim için kıymetli, son derece özel ve önemli. Tam kadro çıkmak isterdik ama birkaç eksiğimiz oldu. Yazılarını gönderemeyenler de nedenlerini, özürlerini ilettiler; bu yüzden, biraz eksiğiz ama yine de üç part'lık bu son yazımı huzurlarınıza sunmak istiyorum ben de... Şimdi susarak ve onları dinleyerek ve sizinle birlikte bu cümleleri yeniden okuyarak… Allah’a şükür, aileme ve sevdiklerime teşekkür ederim huzurunuzda Muratça… Ve bitirerek cümlelerimi yıllar önce yazdığım bir "Çatlak Kalem" şiiriyle;

Yazar öyle kimse dinlemese de kendi için öylece
İçindekileri döker işte, bahaneyle bu sayede
Her aşk iz bırakır, o izler yolunda
Çıkar böyle bir hapşırık, bir yakarış, bir sözle...

Yanlış aşklar, olmaz kişiler, ulaşılmaz sevdalar peşinde
Bilir aslında sonunu önceden, bilir elbet kendi de
Deyimler, mısralar, deyişler kullanır işçilikte
Yazdıklarıyla şimdiye kadar, gökdelen olur gökyüzüne...

Susturamaz, kiminde saydırır ağır sözleri
Kiminde sanatlı kiminde çılgındır iletileri
Yer yer sağnak yağışlı ama geneli çelişik güneşli
Usanmadan, yılmadan o senelere eşitli...

Kaç kişi gelmiş geçmiş o tarih, o geçmişten
Yaşı da erken henüz, işi tuttu şimdiden
Anlatılmaz sözler, metaforlar ve ironilerle, okunası sayfalarda
Ben ki "Çatlak Kalem", sunar saygılarla...

(Bugün için yazılmış bir şiir gibi oldu bu sanki ama bazı şiirler önceden yazılsa da zamanı gelince güzeldir)
Sevgiyle kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder