26 Nisan 2012 Perşembe

Huzur'lu Yazı


Şu hayatta en çok istenen şeyler listesinin başında geliyor aslında o! Bazen o kadar çok ihtiyacımız oluyor ki ona başka hiçbir şey de bulamıyoruz lezzetini ve onun bize kattığı lezzeti... O kadar hoşnut bırakıyor ki devamlı olmasını istiyoruz ve yoksun olduğunda özletiyor, aratıyor da kendini... Yokluğu hissedilince ya daha iyi anlıyoruz kıymetini ya gerçekleşmesi için dua ediyoruz ya da sevdiklerimizden bekliyoruz o teselliyi ve temenniyi... Huzur tabii ki... Eşsiz, lezzeti başka, biraz dingin-olgun, biraz açık aralı kapısı seçici, biraz masumane-çocuksu... Ama her şeye rağmen ayakta! Her sıkıntıya rağmen o da var. Bazen biz de bazen başka hayatlarda! Ama illaki var, bazen kapımızda bazen bazen içimizde bazen de dışımızda. İçimizde var esasında ama kişilikle yakından ilişkili... Takmazsak bi şeyi kafaya, sıkıntıyı atarsak bi köşeye, kendimizi motivede tutarsak devamlı, benim deyişimle libidomuz tavanda gezersek daima, problemleri dehleriz..  Huzuru "ehlen ve sehlen"leriz. İçimizden atamadığımız sıkıntıyı biriktirirsek kendimizde, yersek kendimizi, dışarıda bitiverir huzur... Bu sefer uzun bir gurbet yolcusu gibi hasretini çekeriz, vuslatı bekleriz! Özlem kokar buram buram satırlarımız ona karşı.. Başucumuzdaki şeyi kaçırmışızdır ve bunun pişmanlığını duyarız. "İyi ki" diyeceğimiz yere "keşke"lerimiz çoğalmıştır bir bakmışız. Bir bakıma hem içerde hem dışarda aslında bize huzur. Hem uzak hem yakın... Tamamen bize kalmış, çağrımıza.. Davetimize ve davet ediliş şekline bir o kadar da.. Hastalığa çıkardığımız yaldızlı davetiyeyi ona basmayız çoğu zaman. İşte sonra o koyar insana! Bu noktada aslında huzur daima kapımızda. Ya basar zili sonuna kadar, "hoş geldin" diyene kadar ama illaki bekler çoğu zaman kapıda. Vaktini hiç bir şeye harcamadığı kadar kapıda beklemekle tüketir esasında. Azimlidir, kararlıdır ve başarır çoğu kez. Bazen zile basıp da kaçıverir, yaramaz bir çocuk gibi... Bir vazgeçişe bakar, bir cayış her şeyi değiştirir çoğu zaman. Bazen kapıdan bile uğramaz ayaküstü. Davet edilmemiştir çünkü. O da haklıdır kendince. Çağrılmadığı yerden de zorla kapısına dayanmak ayıp kaçar, zor gelir belki, üşenir haklı olarak! Bu yüzden, siz siz olun. Yaşamda her şeyi tadarak ilerleyin.. Hevesinizi kaçırmayın, hiçbir şeyden geri kalmayın. Kolayca sıkılmazsınız o zaman, zaten sıkılmayın. Küçük küçük şeylerden de tat alır insan, her şeye rağmen. Hayat acımasız, zor olabilir ama onu hılt etmenin, sinir etmenin de bir yoludur bu aynı zamanda, bir taktiktir. Alaycı gülüşü o değil siz atarsınız böylece, bu mücadelede. Basarsınız ardından kahkahayı, keyiflice... Küçük şeylerden mutluluk alın, mutlu olun, mutlu edin. Hayatınızı hayata rağmen gönlünüze göre organize edin. Rüyalarınız, hayalleriniz gibi ayrı tatlarda ama tatlı tatlarda, renklice dekorize edin. Bu da huzur'lu bir yazı olsun istedim... Bugünün tarihine de huzurla geçsin. Küçük pembe mutluluklar sizinle olsun. 
Samimiyetle,
Murat.

1 yorum: