12 Nisan 2013 Cuma

Gündem Ne Ayak?

Türkiye'de Türkiye Cumhuriyeti imgesi altında birtakım kuruluşlarda (resmi kurumlarda) bulunan ibarenin kaldırılması malumunuz. Yıllar öncesinde bile Türk Telekom'u satanlar'ın yapmayacağı şey yok azizim. Bu ülke nelere alıştı ama bunu yapan onu da yapar, yadırganmaz tabii... Şekilin, aslında böylesine basit görülen bir şeyin bir ülke için ne kadar önemli olması ve derin sorunlar taşıması neden göz ardı edilir peki? Hep. Her defa. Facebook profillerinde buna benzer bir uygulama başladı. Dalgası sitenin kurucusu Mark Zuckerberg'e kadar uzanmakta hatta, hâlâ... Konuyla ilgili resmi bir açıklama da henüz tam anlamıyla ulaşmış değil. Üstelik, vatandaşlar tarafından, kaldırılan kurumların tabelalarına ya da görsellerine kalemler veya duvar spreyleri tarafından TC simgeleri konulsa da. "Dediğimiz dedik çaldığımız düdük" olmuş birileri, ipleri sallıyor habire vurdumduymazca. Demokrasi mi monarşi mi ya da başka bir ...'arşi mi çözemedim! -İzm'lerden sonra... Diğer ülkelerde olmayabilir. Bunu örnek almış olabilirsin ama örnek alınması gereken çok daha önemli şeyler var, üstelik detaylara takılmana da gerek yok o şeylerde! Ama simge olup da yine bu şekilde kaldırılanların sonları da örnek alınası mı? İçler acısı mı, yaşayıp mı göreceğiz? Yine? Olayın sıralaması da neden İmralı görüşmeleri sonrası olduğunu kanıtlıyor, ip-uçluyor sanki az biraz da. O değil de daha görmezden gelirsek yok gibi görünen çok şeyleri başka şeyler avuçluyor olacağız, aşikâr. Dilinden duayı, Allah'ın kelamını eksik etme istediğin kadar; çapulculukla-sattıklarınla da yaptığın (sözde) iyilikleri (yol, hastane, vs.) bir hamlede silecek, daha ciddi boyuta da götürecek o kadar çok neden var ki... İcraat sözle uyuşmadığı sürece tutarsızsın, çelişiksin kendinle. Gönüller tarumar zaten. Askeriye, hukuk, ekonomi, iş, kültür ve toplum psikolojisini ayakta tutamayacak nedenler çatısı altında tonlarca altbaşlıklı problem var ki. Bunlara el atmadığın sürece yaşamayacaksın. Değerini biçen bilir, ederin ne eder ki?!
                                                                    *   *   *
5 TL de morarıyordu bu arada biliyorsunuz. Gerekçe; 50 TL ile karışması. Şimdi de 200 TL ile karışma olasılığı var tabii. Peki, bu durum daha saçma olmaz mı? Aradaki 45 TL olası zarar payı 195 TL'ye çıktı bile şu durumda(!) E mantıklı tabii...
Ton farkını her yerde gözettiğimiz için gene kaçınılmaz bir durum olsa gerek bizim için. O konuda dikkat üstadıyız ne de olsa...
                                                                      *   *   *
Durup durup bir şeyler değişecek ya, mantıklı veya mantıksız, can sıkıntısına bağlı... Her alana meyilli bu sıkıntı "değişik" türden değişiklikler de yaptırıyor haliyle. Hani işimizin adı "bir şey yapmıyor" demesinler diye çalışmak, çooookk çalışmakk! Onca iş dururken "traji-dramik" (bakmayın ilk defa kullanıyorum, keşfetmiş olabilirim bir ihtimalle) sokak hayvanları gelir gündeme, onları şehir dışına varoş denilen suburb alanlara taşımak vardı ya hani gündemde, ilaçlarla uyutulması sonra; süt anne gelir (anne sütü bankası projesi), kürtaj gelir-3 çocuk gelir (ailesel kararın/mahrem alanın kamusallaşması / politikleşmesi yasası), fiili tecavüze idam gelsin mesela öyleyse... (televizyonda gösterilmesi caiz madem ve bu kadar yüksek de rating oranları varken hazır, daha çok rating alacağına eminim!)
                                                                     *   *   *
Geçen hafta pazar günü ilki gerçekleştirilen, 07 Nisan 2013, YDS İlkbahar'ın ilkleri bitmek bilmedi öte yandan! Dil öğretmenlerinin dahi sınavlarının kötü geçmesi sınava ilişkin önemli bir anekdot oladursun; soru kitapçıklarına barkod uygulaması, dijital saatler eşliğinde gizli kameraların bulunması, sınav esnasında adaylara dağıtılan kırtasiye setinin evrim geçirmesi de göze çarpan diğer gelişmelerdi. Peki, sınavın ÜDS ve KPDS'nin yerine geçmesiyle süresinin 180 dakikadan 150 dakikaya düşürülmesi ile birlikte sınav soru tipi uzunluğunun ÜDS VE KPDS ile eşdeğerlik taşımasının amacı neydi? Birçok insanı elemek ya da gelecek hayallerine son vermekti en büyüğü elbette. Ama bu hep vardı zaten. Bir şey değişmedi yani? Değişen neydi bu sınavda? Bu noktada eskiden yapılan başarı sınavı şimdi başarısızların "başarı" sınavı olarak yer alacak. Dalga geçer gibi. "Emeğimiz Ösym'ye emanet." Yani; yolumuz tıkalı, kontenjanımız açık olsun... Özetle, herkes başarısız ama öyle ya da böyle bir sıralamaya tabi. Bu şekilde elenecekler elenecek. Elenmeyecekler de birilerinin önüne geçtiğinden dolayı kıl payı farklarla ve de "tamamen şans" faktörüyle başarılı nitelenecek. Ayrıca, noktalama işaretlerinin dahi kaldırılması söz konusu diğer yandan. Söz konusu, dersanelerde verilen "dil sınavındaki taktik eğitimleri" son buldu birilerince güya. Ancak keşke cümle sonlarındaki noktaları da kaldırsalardı(!) Gerekli gereksiz tüm bağlaçlarla bağlanmıştı zira cümleler birbirine genellikle ne de olsa... Soruyla soruyu bağlasalardı şaşırmazdım şu noktadan sonra, la minörle mesela(!) Sanki olağanca şeyle kafamız karışık değil-miş gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder