5 Eylül 2012 Çarşamba

Plaj Notları

Bu sene kıştan direkt geçtiğimiz mevsiminin sonlarına gelmiş bulunuyoruz malum. Evet, bir taraftan yaz biterken, meyveleri, havaların duruşu, güneşin bakışı filan yavaştan terk ediyor bizi. Deniz'li şehirlerde hala sıcaktan bunalan halk, plajlara atıyor kendini. Akın akın, gece gündüz. Bu yaza dair gözlemleri, küçük notlar halinde paylaşmak istedim sizinle. Turumuza başlayalım öyleyse!


***      ***       ***

Malumunuz, Rus kızları ve Alman çocukları derken görsel bi şölendi plajlar adeta. Bizden görünüş itibariyle farklı insanların anatomileri de kesinlikle farklı! Hani facebookta klasikleşen yaz esprilerinden, Türk erkeğine ithafen söylenmiş "onların baklavası varsa, senin de şekerparen var" lafı bir kez daha kendini doğruladı en azından! Yabancı turistlerde(erkekler için) genellikle göğüs kasları hakim. Ama bizimkiler kendi deyimimle "Allah Triko" yani kıllı yağlı yün topağı mübarek! Haliyle ne zerafet ne letafet! Kusura bakmasınlar ama börekler, hamurişleri ve envai çeşit tatlılar bizim mutfağımızda! Kalori yoğun bir dünya bu dünya! Haliyle yarayacak tabii ki bizim tosunlara! Recep İvedik'imtırak film setleri bir tarafta oynayadursun, kadınlarımız da aynı dertten muzderipti. Erkekler kadar olmasa da, kilo problemimizin esas sebebi zengin Türk Mutfağımızdır, kesinlikle!

Bikinilerde sarı, turuncu ve fuşya renkleri hakimken; mayolar ya da şortlar turkuvaz ve saks mavisi(parlament ve gece mavisine yakın bir ton) ile kahverengi-pembe uyumlu kullanıldığında rengârenk bir ortamda buluyordunuz kendinizi, hoş. Neyseki bu kez erkekler arasında mayo içine boxer modası bitmişti bu sene. O ne absürd bi trend idi geçen seneye has olarak! "Allah'ımm kurtar beni" diye bağırıyordu resmen... Mayonun kenarından gözüken lastikli boxer'lar! Çevre kirliliği! Kot'taki gibi değil tabii... ..ve ne yazık ki söylemek durumundayım madem bir deniz manzarası söz konusu... Türk erkeklerine slip yakışmıyor! Altını çizdim. Refille fosforladım. Noktayı koydum. Balkonlu göbeklerde hele, hiç! Yaşlı amcaların tercihi genellikle bu yönde belki ama gitmiyor işte! Slip'e kas gerek! Yağ değil.. 

"Neyse" çekerek devam edelim anatomiye dönmeden ve sıradaki... güneş kremi! Güneş kremini hiç bir zaman bilinçli kullanmadık zaten. Hep yoğurt gibi boca ettik onu üstümüze. Yağlı vücut yapımızda sanki bir bıngıldak yarattık! Güneşlenme öncesinde sürülmesi gerekli, azca, göz kararınca. Yoksa kalıcı lekelere kadar uzuyor hikayesi! Allah muhafaza! Sıralamaya da dikkat etmedik esasında, sağlık baz alındığında. Güneşlenip de denize giriyoruz hala. Güneşin ışınlarıyla yanan vücut, denize girdiğinde sersemliyor hani "kızgın kumdan serin sulara" misali. Bunun yanında vücut kuruyken sürülmeli şu meret! Yani güneşlenirken terleyen vücudun açılan gözeneklerini kremleyerek kapatıyorsun yağ tabakasıyla, vücut hava almıyor bu kez! Bu daha büyük bir hasar. Bakıyorum genelde yanlış kullanılıyor maalesef. Galiba en güzeli evde sürüp gitmek! Ya da sürme daha iyi, bilmiyorsan! Haşlanacak kadar yanmamaya özen gösterdiğin sürece sorun yok! Amaç, denize girmek, az biraz güneşlenmekse. Önce gir denize, yüz güzelce sonra kurulan tamamen, yaş yer bırakmayacak şekilde. Durulan. Güneşlen sonrasında ön arka yanlar şeklinde. Eşitlice yan. Çık, git... Bir sıralama varsa dikkat edilmesi gereken şekil ve doğru olan bu!

Pek çoğumuzda da amele yanıkları var, hala. Hani şu atlet izi, fanila-tişört izi, askılı izleri... Muzderip olduğumuz ve soyunurken çekinilen bir konuya da temas edelim dilerseniz. Eşitli bir şekilde ve o kısımları da unutmayacak şekilde yanarsanız sorunu ortadan kaldırmış olursunuz elbette. O kısımlara fazla krem sürmeden, güneş açısına göre o bölgeyi daha yukarda tutarak güneşlenmeyi tavsiye ederim elbette... Artık atlet izlerinin yerini de spor atlet izi aldı bu arada. Hani şu sırtta birleşen modeller... Daha mı sexy ne?! Amele yanığının da böylece yalnızca erkeklere özgü bir şey olmadığını da hatırlatmak isterim ki kızların da askılı ve sutyen, bikini, kombinezon izleri onların amele yanıkları... Şartlar eşit yani bir bakıma!

...ve önemli bir husus da lensler... Kullanıyorsanız şayet, denizde de elbette takılıyor ama su altında gözleri sımsıkı kapamak şartıyla. Güneşlenirken gözleri kısmak, kapamak şartıyla! Eve gidince lensleri çıkarıp temiz bir solüsyon dolu kabına koymak şartıyla, duş aldıktan sonra bir damla limon sıkarak gözlerinizi dinlendirmeniz şartıyla! Yüzme de pek sıkıntımız yok! Açıkçası atlattık artık. Herkes bilinçli bu konuda. Güzel de yüzüyoruz gereksiz atlamalar dışında... Şezlong ve şemsiye kirası vermek istemeyenler de yararlanıyor tabii ki denizden. Kendilerine ait eşyalarla gelip sahurlayanlar bile var! Geceleri de kumsal oldukça yoğun yani. Yiyecek içecek yanında, tuvaletler adımbaşı artık ve küfül küfül, tertemiz bi hava. Yengeç ve akrep korkusu olmayanlara hoş bi güzellik tabii ki. Denize girdiğinizde de "acaba ayağımın altında ne var?" sorusunu getirmemeye çalışın! Zira yanıtlar arasında vatoz, deniz anası, deniz kestanesi gibi çeşitlerimiz mevcut! Metropol plaj manzaralarını paylaşmak istedim bu kez. Biraz uyarı, biraz gözlem, biraz da nükteli oldu sanırım.
Ama güneşiniz rüzgârlı (ki bronz bi ten için güneşlenmede makbul); rüzgârınız tuzlu, nemli, deniz kokulu, poyrazlı; kekanınız, apaçiniz ya da kırmançileriniz bol olsun... (Onlar her yerdeler artık! Alıştım ama ben, sevimliler, alışırsınız siz de)
Keyifli günler herkese!

*Fotoğraf => Eskişehir Kent Park Yapay Plajı... Gözlem => Antalya Konyaaltı Plajı ve Lara Plajı baz alınarak yapılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder