Merak ettiğim bir husustur bu, son günlerde. "Acaba kul hakkıyla Tanrı'nın karşısına çıkacak kaçıncı ülkeyiz diğer tarafta?" diye düşünürüm. Hani müslümanız. İbadete düşkün, ahlaklıyız ya, biraz da ondan sanırım. O, eleştiri (genellikle yıkıcı boyutta ve tek boyutlu) yağmuruna tuttuğumuz yabancılar bile "gavur" olmasına rağmen bizden çok daha öndeler adımlarıyla... Koşar adım bile yetişmek mümkün değil arkalarından, bundan sonrası için de. Zira iplerini salmış birileri, kuyu yok belki ama dinlettiriyor kendini bir deli!
O taşladıklarımızda en temel olması gereken şey var çünkü: Saygı. İnsanın değeri var, sokaktaki adamı da aynı, göktelendeki çalışanı da, temizlikçi kadına da aynı, Harward'daki öğrencisi de. İnsanın insana saygısı var yani kısacası. Medeniyet beşiğini de sallayan bu değil midir zaten! Ya hızlı sallar, çarparsın sağa, sola, duvara; ya yavaş sallar bir daha salınmak istersin çünkü huzurlusundur, güvendesindir...
İşin en utanç verici tarafı ne biliyor musunuz? Mevlana'nın bizim topraklarımızdan çıkması. Kemikleri hergeçen gün daha da sızlıyordur eminim. Olanlar bitenler, habercidir. Utanıyorum. Bir geçmişimiz bu kadar engin, zenginken; şu andaki yaşadıklarımızdan! Mevlana'nın devam eden nesli olamamamızdan. Yaraşamadığımızdan. Örnek alınması kısmını o yapmış, bizim devam ettirememizden... Kategorizeleştirdiğimiz, ötekileşen "onlar" var ya bizden çok daha zenginler! Sorsanız Mevlana'yı tanırlar. Onun felsefesini bilmeyen yoktur. Ama yaşama geçiren kaç kişi var Türkiye'de. Zor bir şey de değil üstelik. Dini sembol üzerine, yalnızca "ibadet"ten ibaret sananlar bir baksalar kendilerine; biraz ahlakta yoğunlaşsalar mesela. Hani ibadet de gösterişten çıksa böylece. "Kendilerini bilseler", Yunus'un dediği gibi "Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil..." deseler hep bir ağızdan.
Din ahlaktır. Öncelikle bireyseldir. Kendini temizlemeden ibadet etmek ise kolaycılıktır. "Affet!" diye yalvarmak belki de. Kendini temizlediğinde, aydınlık olduğunda yaptığın işin, mesleğin bile ibadettir. Halka hizmet ediyorsun ya neticede. Muhabbetin, sosyal çevren için de geçerli tabii bu. Dinimiz kolay ama anlamamakta dirayet edene çetrefilli sanırım. Kul hakkı gırla! Almış başını gitmiş... Kibir, kıyas kaptırmış gitmiş. Riyakârlık, yüzsüzlük dizboyu! Hırsa yenik gönüller, emek harcamadan yoksun, üşengeç zirve teorileri, torpil-tolerans, göz yumma stratejileri, ayakta uyutma-uyumaya meyilli olma halleri, olgusundan uzaklara düşmüş adalet, kin-nefret-öfke yoğun-sıkıştırılmış duygular, geçiştirilmiş düşünceler ve "cebe girmeye müsait" zihniyetler...
***
Utanıyorum.
"Nasıl olduysak, yine de geleceğimizden!"
O taşladıklarımızda en temel olması gereken şey var çünkü: Saygı. İnsanın değeri var, sokaktaki adamı da aynı, göktelendeki çalışanı da, temizlikçi kadına da aynı, Harward'daki öğrencisi de. İnsanın insana saygısı var yani kısacası. Medeniyet beşiğini de sallayan bu değil midir zaten! Ya hızlı sallar, çarparsın sağa, sola, duvara; ya yavaş sallar bir daha salınmak istersin çünkü huzurlusundur, güvendesindir...
İşin en utanç verici tarafı ne biliyor musunuz? Mevlana'nın bizim topraklarımızdan çıkması. Kemikleri hergeçen gün daha da sızlıyordur eminim. Olanlar bitenler, habercidir. Utanıyorum. Bir geçmişimiz bu kadar engin, zenginken; şu andaki yaşadıklarımızdan! Mevlana'nın devam eden nesli olamamamızdan. Yaraşamadığımızdan. Örnek alınması kısmını o yapmış, bizim devam ettirememizden... Kategorizeleştirdiğimiz, ötekileşen "onlar" var ya bizden çok daha zenginler! Sorsanız Mevlana'yı tanırlar. Onun felsefesini bilmeyen yoktur. Ama yaşama geçiren kaç kişi var Türkiye'de. Zor bir şey de değil üstelik. Dini sembol üzerine, yalnızca "ibadet"ten ibaret sananlar bir baksalar kendilerine; biraz ahlakta yoğunlaşsalar mesela. Hani ibadet de gösterişten çıksa böylece. "Kendilerini bilseler", Yunus'un dediği gibi "Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil..." deseler hep bir ağızdan.
Din ahlaktır. Öncelikle bireyseldir. Kendini temizlemeden ibadet etmek ise kolaycılıktır. "Affet!" diye yalvarmak belki de. Kendini temizlediğinde, aydınlık olduğunda yaptığın işin, mesleğin bile ibadettir. Halka hizmet ediyorsun ya neticede. Muhabbetin, sosyal çevren için de geçerli tabii bu. Dinimiz kolay ama anlamamakta dirayet edene çetrefilli sanırım. Kul hakkı gırla! Almış başını gitmiş... Kibir, kıyas kaptırmış gitmiş. Riyakârlık, yüzsüzlük dizboyu! Hırsa yenik gönüller, emek harcamadan yoksun, üşengeç zirve teorileri, torpil-tolerans, göz yumma stratejileri, ayakta uyutma-uyumaya meyilli olma halleri, olgusundan uzaklara düşmüş adalet, kin-nefret-öfke yoğun-sıkıştırılmış duygular, geçiştirilmiş düşünceler ve "cebe girmeye müsait" zihniyetler...
***
Utanıyorum.
"Nasıl olduysak, yine de geleceğimizden!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder