1 Ekim 2012 Pazartesi

Sözün Bittiği Yer...

Hani öğrencisindir, sorarlar ya "dersler nasıl?", "sınıfı geçtin mi?", "alışabildin mi?" vs. Sonra "askerlik ne zaman?" denir. Derken "yok mu gönlünde yatan biri?", "hayırlı bir kısmet diyoruz canım..", "düğüne ne kadar kaldı?"... Sonrasında da "aşkın meyveleri" merak edilir hani. İnsan ömrü kendi sorunlarınla ve başkalarının sorularıyla yetip gider bir şekilde.

Epey istenir çocuk... Neslin devamı için, ailenin sıcaklığı için, aşkın bir bedende birleşmesi için, bir vücutta bir hayata kavuşabilmesi için, yuvanın neşesi için... Bir başka hayat tarzına geçirdiği için istenir bazen çocuk. Yeni bir heyecana adım atmak için. "Çoluk çocuğa karıştı" denir. "Evli, mutlu, çocuklu"sundur neticede, hayat senindir... Olmayınca olmaz tabii ama vardır bir hayır! Çünkü olması istendiğinde dua edilir: "Sağlıklı olsun, hayırlı olsun da..." diye. "Cinsiyeti önemli değil..." Olur çocuk, büyür çocuk, olgunlaşır, reşit yaşa gelir neredeyse. Ama nasıl gelir o bulunduğu yaşa?! İtilerek hor görülerek mi, hoş tutulup hoşgörülerek mi?

Kimi çok ister olmaz, kimi ister ama büyütmez, doymuştur, açgözlüdür, bir hevestir çocuk sahibi olmak sadece. Kimi birlikte büyür çocuğuyla, arkadaş gibi. Kiminin ise arkadaşlarıdır aslında tek derdi! Kıyaslar başkalarıyla işi de evliliği de çocuğu da. Rekabetin bir parçasıdır sadece yani. Kimi istemeyerek büyütür. Kimi ise kendine ait olmayanı(biyolojik anlamda) kendiyle bütünleştirir. Kimi hizmetçi gibi, köle gibi kullanır, kendi isteğiyle ona sormadan çalıştırır. Habere, manşete taşınır "çocuk işçi" diye...

Yazının başında dedim ya hani "Sağlıklı olsun da..." diye, başlanır bu yolculuğa... Sonrasında ömrün vefa ettiği yere kadar eşlik eder anne ve baba. Ezan ve sal'a arasında... İşte insanoğlu farklı, yaradılışı farklı, fıtratı, doğası... Ama bazı şeyler aşılmıyor hâlâ maalesef. Kimbilir ne emeklerle büyütüldü, yetiştirildi, doğru! Emeksiz yemek de olmuyor hiçbir zaman. Amenna. Eyvallah. Dünyada her şey emek bi'kere! Ama hiç mi haklı tarafı yoktu toplumca genel kabul görmüş bu önyargı karşısında! Her şeyden önce insan... İnsan demek bir dil belki bazılarına göre ama bir de can demek, eşittir saygı! Üstelik kendi canınken, nasıl kıyabildin, verdin toğrağa? Bir hesap vermesi gerekse Yaratıcısına vericektir zaten ama sanır mısın ki senin şu yaptığın onun "günah"ının yanında bir kuş tüyü?! Hangi akla hizmettir bu, nasıl bir zihniyet! Bu yalnızca bir neden ve bir örnek. Belki defalarca oldu ya da olacak ama illaki sürecek! Belki başka nedenlerle başka yaşlarda ama aynı sonuçlanacak. Süregelmiş kanun bu şekilde. Din için yapılır bu, siyaset için, cinsiyet için... Kısacası tüm "insani" değerler için! İnsanın insana yaptığını kimse yapmıyor şu dünyada. Yok... Allah'ın işine karışmak bu, insan iradesine engel koymak belki de. Ana-baba değil bu, "insanlık"tan da epeyce geride ve "insan"dan da uzak bir şey sadece... Asıl sapıklık ve sapkınlığın çok daha ötesinde. Sözün bittiği yerde.
***
"Düşman"a, doğal afete ya da ölüme yol açan herhangi bir şeye lüzum yok, biz kendimizi öldürüyoruz zaten! Ölmeden önce hem de... "Sağlıklı olsun da gerisi önemli değil(!)" bir de...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder