3 Ekim 2012 Çarşamba

Yurt Dışı Notları

Galiba yurt dışına açılmak kanımızda var. Tarihimizden beri. Belki kaybettiğimiz toprakları görmektir esas nedeni! Ama daha çok değişik lezzetler tatmak, farklı kültürler tanımak, yeni diller öğrenmek, eskileri pekiştirmek, çeşitli insanlar tanımak, arkadaşlar edinmek, sosyalleşmeyi istemek olsa gerek, en ağır geleni! Biraz klişe olacak belki ama sırt çantanı, su mataranı ve fotoğraf makineni alıp gezmek görmek işte, işin en büyük eğlencesi! Güneş gözlüğünü ve şapkanı takıp elinde haritanla yabancı insanlara yabancı dilinle bir yerleri sormak. Bir pastanede bulunduğunuz ülkenin bestseller'inden bir kitap alıp okumak, sözlük eşliğinde. Şarkılarını dinlemek, o kültürden çıkan, sanatçılarının tablolarını al-a-masak da kartpostallardaki imitasyonlarını almak en ünlü çalışmalarına dair. Anı olarak magnetlerini (mıknatıslı buzdolabı süsü), küçük peyzaj biblolarını, altlıklı tabaklarını varsa meşhur sembolik objelerini, anahtarlıklarını almak gibi mesela.

Günlük ya da anı gibi bir şey paylaşmayacağım öncelikle, belirtmek isterim. Daha genel bahsetmek istiyorum. Biraz eleştirel biraz romantik komedi perdesinde. Her zamanki gibi...

Diyelim unuttunuz fotoğraf makinenizi. Aslında büyük bir nedamet duyarsınız. Kendinize küfredersiniz belki ama ardındaki nedendir en çok kahreden. Bir daha gezme fırsatı bulamayacağınızdan, bulsanız bile bulunduğunuz yere bir daha gelemeyeceğiniz korkunuzdan ötürüdür, haklı olarak. Ama olsun... Ola ki almadınız; bırakın hayıflanmayı, anı ona odaklayıp akmasına izin vermeyi de bulunduğunuz anın tadını çıkarmaya bakın. Unutmayın, makineniz olmasa da en iyi fotoğrafı çeken gözleriniz var! Onları da unutmuş değilsiniz, şükür ki... Müzeleri, kiliseleri gezerken tarihlerini öğrenin. Kimlerden gelmiş geçmiş bugünlere, sorun, araştırın ama öğrenin kimler gelmiş kimler geçmiş diye! Ya da internetten öğrenip gidin, bilgili bir şekilde. Canlandırın, yaşayın atmosferin tadını. Hayal edin, "burda yaşasaydım şu an nerde olurdum acaba?" diye...Tablolar ve heykeller için de geçerli mesela, durum. Kim yapmış, nasıl yapmış, nereden ilham almış, nasıl bir öyküsü var diye... Deneyin, korkmayın, kültürlerin içine girin... Size makul gelen şeyler alışkanlığınız haline bile gelebilir.

Güzel tarafları çok, çok olmasına da... sıkıntılı tarafları da yok değil tabii ki. Genel anlamda üç sorun altında toparlamak isterim problemleri.

Öncelikle sağlığınıza dikkat etmeniz gerekmektedir. Hasta olsanız, nazınızı geçirecek birileri olmayacak en başta. Kendi kendinize bir yere kadar yetebilirsiniz zaten. Kışsa sıkı sıkı giyinmeniz, yazsa dikkat etmeniz gerekiyor yine. Biraz da c vitamini depolamanız gerekir, meyvelerden en çok da! İhmal edilmemeli. Günleriniz sayılı olacaktır zaten, en başta hasta geçirmek istemezsiniz yurt dışında! The second one, para! Nam-ı diğer money money money, Abba'dan... Ya da sipali! Harcamalarınıza dikkat etmeniz gerekiyor. Bütçenize, gelir ve gideri dengeleyip ona göre harcamanız, fazla açılmamanız lazım sanırım! Elde değil değişik şeylere karşı belki ama bir muhasebe çekmeniz şart kendinize! Ya da kendinizi otokontrol altına almanız! Önceliklerinize göre harcamanız... Hesap yapıp çıkmanız en uygunu! Çaldırmaya dikkat ederek tabii. Kredi kartı kullanmak en güzeli, nakit taşımak biraz daha sakıncalı. Alışverişte de kolaylık sağlayabiliyor tabii ki. Hosteller ve uçak biletlerinde de yardımcı üstelik. And finally... iletişim-sizlik! İletişim çağı malum. Her gün her an alışılageldik artık. Ya telefon, ya internet(sosyal medya) bağımlıyız belki de. Yurtdışında önemli. Telefon hattınızı değiştirmeniz, cep telefonunuza sahip çıkmanız(çaldırma, düşürme, bozma, vs.), kontörlerinizi yükletmeniz. Telefon yoksa bile internet, bilgisayar olmalı! Msn, facebook, twitter, skype başlıcaları... Yoksa yükletin, yüklettiyseniz kullanın. Haberdar edip, haberdar olun. Dil zaten şart. Bilmiyorsanız öğrenin, öğrendiyseniz geliştirin. Şart! Pasaportunuzu yanınızdan asla ayırmamanız gerektiğini hatırlatmamın lüzumu yok diye düşünüyorum son olarak. Türkiye'de kimliksiz gezme alışkanlığından türemiş ve yaygınlaşmış olmanın verdiği rahatlığı her nerede iseniz orada bulamayacağınızdan emin olun!
***
Güvenli hissedin kendinizi en önemlisi, havaalanı ve gümrük allerjiniz varsa, ona rağmen hem de... Başka bir ülkede olmanız yanıltıp, kırmasın güveninizi. Derim ya hep, medeniyette daha ilerdeler! Bizden ne kadar kötü olabilirler ki! Hea, istisnalar kaide bozmaz. Hanzo her yerde aynı! Coğrafya değişik yalnızca, unutmayın, aynı dünyadayız! Aynı zamanda... Ve anın tadını çıkarın! Keyfinize bakın. Yalnız dahi olsanız. Eminim bazen birkaç kişiden daha iyi bile olabiliyor yalnız takılmak, kendinizi kalabalıktan soyutlamak. Yabancı arkadaşlar edinin. Eminim, "kendinizden olanlardan" bazen çok daha iyi davranıp, yardımcı olabiliyorlar. Fırsatlar bir kere sunulur, ya geçirirsiniz en güzel şekilde ya kaçırırsınız tutmaya çalışırken. Sonu ya cesarettir ya nedamet! Tercih size kalmış! Neymiş felsefe: "Carpe Diem!"... "Anı yaşa!"... Gezin, tozun, eğlenin, tanıyın, öğrenin, araştırın, gözlemleyin ama ne olursa olsun, yaşayın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder