Kalk hadi, sıkıldım, götür beni buralardan
Kanatlarını sürekli kırpıştırmak zorunda mısın?
Sepetimizi de alalım, içine nevalemizi koyarız bir ömürlük
Suskun durma yeter ki, sözleri de çırpıştırma dudağından artık...
Kabulüm, tüm hiddetini kus yüzüme; bağır, çağır...
Çağır, ismimi çağır giderken yeter ki; hani ömrüne yazdığın.
Karıştırma kafayı, karışmasın birbirine her şey artık...
Beni başkalarıyla yarıştırmak zorunda mısın?
Gel kahveye arada, istediğin kadar yer var muhabbete...
İkindi başladık mı sabaha bağlarız hızımızı alamazsak...
Sular da daraldı zaten aka aka, silinmez falımız bir türlü
Geçilmez de telveden gün saya saya sonra hâller allak pullak...
Yüzün şeytana hasret, şeytan saygı duruşunda, kıralım bacağını da gel oldu olacak
Şeytan tüyümü de götürdün yanında, edemedim sana iki laf; içimde haneler kaldı bak...
Kaç hane diye sorma, esprini kırarım; yarı yolda bırakırım, görürüm aldırış etmem(!)
Havanda su dövmeye benzemez bu, kırılır fincan, bırakma sakın ola yarım yamalak...
İster meslek erbabı ol, ister devlet erkânı... İstersen örümcek olup ipek ör kiloyla hayatıma...
Sen olsun içinde yeter ki, deformasyona uğrat sonra istediğin kadar beni, beni al yanına
Tabuları yıkarız gerekirse, aşkı alıp götüren şeytanı döveriz eşek sudan gelinceye kadar
Esas duruşa geçer hem o da azıcık, bahanemiz sağlam olur hem, hem senet hem dayanak...
Müzik durmaz, ritim vurmaz içimde konak konak öbek öbek ikâmet eder
Sevilesi ve de özlenilesi günlerdi, diye başladık mı da sönmez o fener...
Dün bugün bir olmaz, bir gün bir güne uymaz yuvarlanırız biz de tepetaklak
Geçmez günler gel yeter ki sen; iki laf dövek, muhabbet çatlatak...
Ocak '2013 / Aklıma Gelmişliğin Hiç Eksilmesin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder