

Madem dünya benim dünyam; benim hastalığım var, zaman zaman. İnsanım ben üşütür yine hasta olurum. Belki de en çok böyle insan kalleşi şeyleri duymayan kulaklarım var, engellere bile sığmayan(!) Üstüne öğrenciyim, öğrenci koşullarında okuyan. Kamu ulaşım araçlarını kullanıyorum genellikle. O parayı biriktirerek kendimi mutlu ettiğim lüks zamanlarım da var, başkasının hakkına gaspetmeden veya karışmadan, kıskanmadan. Ayrıca yitirdiklerim var aile yaşantımdan. Biriktirdiklerim var aileden öte olan. Kokoşluğumun da tuttuğu olur ama sadeliği severim genelde, pastel tonları ayrıca, bilenler bilir. Bir de dostlar efrâdında sınırlarım bellidir. Tek bir çizgidir etrafımda. Gelirken görmüşsünüzdür yolda. Hı, yolda demişken sahi, yolda bana bir erkek de sarılabilir, beni öpebilir. Bir önceki yazıda dediğim gibi, yalnızca karşımdakine ve onun duruşuna bakarım toplum içinde. Topluma değil. Hesap vermem kimseye, savunma hissetmem. Kimseyi de böyle bir durumla karşılaştığında yargılamam. Yadırgamam da. Neticede, bana ne'dir. Ama şu bir gerçektir ki kurallarımda, İnsanlar içlerinden nasıl geliyorsa öyle davranırlar bana. Kimseye kota koymam, kredi vermem. Ne güzel söylediniz bakın, “diğmi, kimimdir ben?”
Ön yargılı olmadan tanımaya çalışırım karşımdakini bu arada. Kulağımla, başkalarından duyduğumla değil. Bizzat, kendim tanımaya çalışırım karşımdakini de. Görerek ve de değerlendirerek. Referans almaya gerek yok. Toplumun genel beğenisine göre hareket etmeye de. Çünkü belki bir başkasına kötü davranan bana iyi davranabilir. İnsanı insanca tanımalı.
Ve insanlar... Biz birlikte aşılacak yollarımız varken, o biz, o birlikteliğe asla yakın olamadık. O birliktelik hiç oluşmadı. Bundan sonra kendi içinizde olsun umudunuz ama o birlikteliği beklemeyin artık, rica ediyorum. Zira herkes karşındakinden bekliyor böyle birdurumda ilk adımı ve herkeste o varolan gurur aşılmıyor bir türlü. Zincirler geçmiyor böylece iç içe, aksine domino taşı gibi yük olup devriliyor birbirinin üstüne. “Hamur” böyle denilip kenara çekiliveriyoruz böylece neticede. Unutmayın, illaki bir şeysiniz, bir şeye dahilsiniz yaşadığınız sürece de. Ölümünüzden sonra kanıtları olmayacak sizi sevmelerinin, istediklerini diyebilirler. Ama “ölünün arkasından güzel konuşur” hep bu millet, ne me lazım! Oysa bilmezler ki ölüm de yaşamdan, "ayrılık da aşktan" der ya hani Attilâ İlhan. Ama işte yaşarken de ölürsünüz bir taraftan ve iki ölümlü bir yaşam sürer böylece dengeyi bozmadan. Yaşadığımız tarafın bu taraf olduğunu düşünsek de biraz yaşatsak bizi keşke. Öbür tarafta nasıl olsa öleceğiz, ruhumuz duymasa da. Yaşamın çarkı bu. Yaşamın çarkına da! Sürecek döngü elbet bir şekilde. E kucakladınız gittim ben öyleyse.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder