2 Nisan 2014 Çarşamba
Yaz Düğünü
Bahar dallı düğün masası kurmuşlar
Bana sormadılar ki,
Sorsalar durdururdum tüm işleri
Nikâh masası kurmuşlar bir de; telli duvaklı sandalyesiyle...
Balkan ezgileriyle oynayacakmışım kendi düğünümde...
Hayalleri çaputlara bağlayıp,
Çeyizlerimle yüklüklere kaldıralı çok geçmişti oysa
Fiyonklar atarken, süngülerinden nasibimi alalı
Miğfersiz savaşlara, çatışmalara katılalı
Geçmişi sandıklara kaldıralı
Sandıklarım insan olalı epeyce geçmişti oysa
Yaşım gelmiş...
Hayır, bilmiyorlar, yaşım geçmiş...
Yaşım mâzide...
Peki ya mâzi nerede?
Yalınayak basıyor fotoğrafta mâzi, yerlere.
Elma şekerinden kırıntılar var dudaklarının kenarında;
Gülümsüyor...
Koşuşturuyor sonra, ellerini kavrayan o büyük eli tutarak;
Bileklerinden sarkıyor nazar boncuklu bilekliği.
Dağ karanfili topluyor, taç yaprakları fuşya...
Şarkı söylüyor bir yandan o büyük ele:
"Olur ya dara düşerim ihtimal, gülüne su ver, unutma;
Olur ya dara düşerim ihtimal, baba kapıyı kapatma!"
İnanır mısınız?
"Aynalı körük" bile almışlar bir de; ayak diretirsem diye...
Vazgeçmeyeyim diye, garantiye almışlar kendilerini akıllarınca.
Şaka gibi... Oysa yalnızca türküden ilham almışlar işte!
O pabuçları da ben giymem ayrıca, bana ne,
Giysem de bastırmam hiç kimseye...
Çatlak Kalem
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder