Hayattaki kavramlardan bazen soğur insan; bizatihi ya da çevresel-toplumsal algıdan. O algının bakışından sıyrılamaz, soyutlayamaz kendini. Kaptırmıştır sürü psikolojisine, gitmiştir izinden artık. Taraf tutar gibi, avukatı gibi savunur sonuna kadar. Heleki o toplum at gözlüğüyle bakıyorsa bireye de yazık olur tabii! Türkiye'de de entellektüellik kavramının tartışmaya açık bir kavram olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Aynı zamanda kullanımının da yanlış olduğunu, kavramın içini doldurmadan, yüzeysel geçildiğini söylemek isterim. Nedir entellektüellik Türkiye'de? Şekildir. Tamam, şekilci bi toplum olduğumuz doğrudur!(Özellikle dışarda bakkala bile gitsen pijamalı ve takımlı halinden hangisine saygı vardır-gerçi ardalanı tamamıyla maddiyata dayanmış olsa da-bunun en klişe belki ama en açık ve net örneği!) Farzedelim ki dışarıda bir bey gördük. Toplumca "teke sakalı" diye de ifade edilen top sakalını bırakmış, ağzında pipo, gözünde çerçeveli gözlükler (siyah tercih), boynunda fuları kafasında "Paris ressamlarının şapkalarından"... Çizebildim mi kelimelerle o imajı kafanızda bilemiyorum ama az çok böyle insanlara direkt olarak yapıştırılır bir "entel" damgası. Bu gerçekten gerçek entellektüellere hakarettir. Şekilden ibaret değil. Bu kavram bu kadar yüzeysel değil. O zaman ben de yukarıda saydıklarımı alır takar takıştırırım, çıkarım piyasaya. "Entellektüel" denilmesini istiyorsam şayet..
Ancak entellektüellik dış görünümden ziyade içeriğe bakar. İçeriğinde de hatta ne yapar bu "enteller" Türkiye'de? Sergi gezer, sinemaya-tiyatroya gider, operaya gider, sıkcı bi şeydir işte! Kitap okur, yazar, çizer. Entellektüellik evrensel bir kavramdır oysaki. İçi derin, içi geniş... Bilgi ister, tecrübe, emek... Hep içi dolu şeyler ister. Var olması, süreci bi emektir zaten. Süreçte alabildiğince tecrübe vardır. Bilgi zaten esastır. Bilgide de bir tanımı alıp "hıh, budur işte!" demez. Üç / dört farklı tanıma göre harmanlar, kendi tanımını oluşturur. Yalnızca tek tarafı dinlemez karar verirken, tarafları dinler karşılıklı, eşit sorularla ve tatmin edici cevaplarla. Artı eksileri değerlendirip ona göre karar verir. Hemen karar almaz ayrıca. İstişare eder, danışır. Olumlu-olumsuz özellikleriyle... Tüm bunlar varken, yalnızca şekle bakmak gerçeklerine hakarettir. Dışlanan bir gruptur çoğunlukla. Çok bilmiş, ukala olarak addedilirler. Ancak, bu kadar basit değil. Kendini geliştirir. Öyle eleştiriyi yerine göre yapar, her seferinde değil. Özentileri de çoktur! Ayırt edilir böylece bu yolla. Her şeyden az az da olsa can alıcı noktalarda bildikleri fazladır. Hayat bir öğrenme süreci demiştik ya hani eski yazılarda, entellektüeller ise acı patlıcandır. Pes etmezler öyle kolayca. İçi doludur bu kavram, yineliyorum ki yüzeysel değil. Zihin gücü ister, birikim. Şekilden ibaret değildir. Yaşam felsefesidir. İçinde yaşanandır. Geniş yelpazeli düşünceler sisteminin içindedir. Değerlendirir. Toplumun ihtiyacı var onlara... İnanın!
Keşke herkes az biraz entellektüel bilgi birikimine sahip olsa. Güzel cümleler kursa, akıcı konuşsa. Bilgi yarışmalarında en basit sorularla rezil olmasa en azından! "Bilmemek değil öğrenmemek ayıp" ilkesinde hareket etse. Herkes entellektüel olsa. Öyle alaycı, dışlayan, hoşgörüsüz insanlara kalmazdı meydan! İnanın! Bireye zerre saygı duymayan, çok bilen çok yanılır türden cahil bilge(!)lere kalmazdı hayat. Ayrıcıların dünyası olmazdı en azından! Ancak insanlarının olaylara at gözlüğüyle baktığı dünyada tatmin edici olmayan, yüzeysel kavramlarla olaylara, şahıslara veya nesnelere yaklaşmalarına mahkumdur içinde bulunduğumuz zaman. Dolayısıyla bu kavramı da bildiğiniz gibi kullanabilirsiniz. Hangi düşünceye açığız ki, bildiğimiz okur dediğimizi yaptırırız! Kaynağı ne idüğü belirsiz şeylere de inanır kendi literatürümüzü kendimiz oluştururuz. Daha iyi! Bakmayın siz bana! Atıp tuttum işte kafadan gene gecenin bi vakti(!) Hea! Aklıma gelmişken, çaldığımız ne viyola ne keman ne def ne ney ne mızıka ne de saz! Blok flütü geçtim, ıslık bile değil! ÇALDIĞIMIZ her zamanki gibi.. DÜDÜK!
(Resimdeki çocuk da köpek de "entel"(!) buarada. Bi bakışta anlarım(!))
Saygılar,
Murat.
Ancak entellektüellik dış görünümden ziyade içeriğe bakar. İçeriğinde de hatta ne yapar bu "enteller" Türkiye'de? Sergi gezer, sinemaya-tiyatroya gider, operaya gider, sıkcı bi şeydir işte! Kitap okur, yazar, çizer. Entellektüellik evrensel bir kavramdır oysaki. İçi derin, içi geniş... Bilgi ister, tecrübe, emek... Hep içi dolu şeyler ister. Var olması, süreci bi emektir zaten. Süreçte alabildiğince tecrübe vardır. Bilgi zaten esastır. Bilgide de bir tanımı alıp "hıh, budur işte!" demez. Üç / dört farklı tanıma göre harmanlar, kendi tanımını oluşturur. Yalnızca tek tarafı dinlemez karar verirken, tarafları dinler karşılıklı, eşit sorularla ve tatmin edici cevaplarla. Artı eksileri değerlendirip ona göre karar verir. Hemen karar almaz ayrıca. İstişare eder, danışır. Olumlu-olumsuz özellikleriyle... Tüm bunlar varken, yalnızca şekle bakmak gerçeklerine hakarettir. Dışlanan bir gruptur çoğunlukla. Çok bilmiş, ukala olarak addedilirler. Ancak, bu kadar basit değil. Kendini geliştirir. Öyle eleştiriyi yerine göre yapar, her seferinde değil. Özentileri de çoktur! Ayırt edilir böylece bu yolla. Her şeyden az az da olsa can alıcı noktalarda bildikleri fazladır. Hayat bir öğrenme süreci demiştik ya hani eski yazılarda, entellektüeller ise acı patlıcandır. Pes etmezler öyle kolayca. İçi doludur bu kavram, yineliyorum ki yüzeysel değil. Zihin gücü ister, birikim. Şekilden ibaret değildir. Yaşam felsefesidir. İçinde yaşanandır. Geniş yelpazeli düşünceler sisteminin içindedir. Değerlendirir. Toplumun ihtiyacı var onlara... İnanın!
Keşke herkes az biraz entellektüel bilgi birikimine sahip olsa. Güzel cümleler kursa, akıcı konuşsa. Bilgi yarışmalarında en basit sorularla rezil olmasa en azından! "Bilmemek değil öğrenmemek ayıp" ilkesinde hareket etse. Herkes entellektüel olsa. Öyle alaycı, dışlayan, hoşgörüsüz insanlara kalmazdı meydan! İnanın! Bireye zerre saygı duymayan, çok bilen çok yanılır türden cahil bilge(!)lere kalmazdı hayat. Ayrıcıların dünyası olmazdı en azından! Ancak insanlarının olaylara at gözlüğüyle baktığı dünyada tatmin edici olmayan, yüzeysel kavramlarla olaylara, şahıslara veya nesnelere yaklaşmalarına mahkumdur içinde bulunduğumuz zaman. Dolayısıyla bu kavramı da bildiğiniz gibi kullanabilirsiniz. Hangi düşünceye açığız ki, bildiğimiz okur dediğimizi yaptırırız! Kaynağı ne idüğü belirsiz şeylere de inanır kendi literatürümüzü kendimiz oluştururuz. Daha iyi! Bakmayın siz bana! Atıp tuttum işte kafadan gene gecenin bi vakti(!) Hea! Aklıma gelmişken, çaldığımız ne viyola ne keman ne def ne ney ne mızıka ne de saz! Blok flütü geçtim, ıslık bile değil! ÇALDIĞIMIZ her zamanki gibi.. DÜDÜK!
(Resimdeki çocuk da köpek de "entel"(!) buarada. Bi bakışta anlarım(!))
Saygılar,
Murat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder