Geçmişe yönelik paylaşımlar olur, fotoğraflarda gülersin gözlerinin içiyle, elinde bi uçak olur kağıttan ya bezden bir bebek. Ağzında çikolata izleri olur bazen, konuşmasan da "az önce bitirdim" diyerek... Hayatın zırvalıklarından ve acımasızlığından törpülenmemiş bi yürekle mütemadiyen teneffüs zilinin çalmasını dileyerek...

<<Fatma Songül Güven >>
Hoş bir şiirdir bazen hayat. Kalpte bıraktığı iz kadar derindir yaşattıkları. Anlamı kelimelerin elverdiğince yeterlidir ama çoğu zaman yürek kadar olmaz! Sevgiliye hasret duyuluncaya kadar çaresiz, vuslattan sonra dahi yetersizdir çoğu zaman. Ama en güzelidir ne olursa olsun aşk. Sonucu güzel, bi o kadar da olgun... ve ne olursa olsun vazgeçilmez bir köprüde sağlam örülü taşlardan bir dostluğa uzanır bizimkisi... Eski tanışırız biz onunla; anılarda da varız, pek çok hayat makinesinin çektiği karede de. Sırlarımız, ümitlerimiz, dertlerimiz. Ayrı da olsak aynı köprüde buluşur adımlarımız, aynı çizgiden ilerleriz işte!
"Sen ki görebildiğim gözüm...
Nefes alabildiğim havamsın...
Dokunabildiğim elim...
Hissedebildiğim yüreğimsin...
Sen benim özüm, aşkıma verdiğin sözümsün...
Meydanlarda hakkımı aradığım davam...
Dağ başlarında esen yelim...

Ararken seni sokaklarda çaresizce...
Son anıma kadar kaybetmediğim tek umudumsun...
Doya doya sevemediğim...
Sabah uykuma doğan bahar güneşim...
Benim tek yaşama sevincim...
Bir ömür devam edecek hayat mücadelemsin..."
<< Ulaş Karabulut >>
Kiminle ne zaman karşılaşacağını bilmeden umarsız, ayarsız, amansızdır zaman. Hayat zamansız! Zaman sadece insanların ortak kanıya vardıkları bir sözleşme bir akit. Dostluğun anılarda buluştuğunu, zamanın sadece bir göstergeden ibaret olduğunu söyleyelim o vakit. Derin, kalbî ve samimi birilerini ararsınız ya hani bazen. İşte öyle biri de vardır aslında, karşınızda aynayla konuşurmuş gibi maskesiz, şeffaf olursunuz. İçten muhabbetle alır götürür sizi bir öyküye, bir şiire, bir söze. Hep virgüldür, hep uzun, dedim ya süresizdir zaman, zaman gibi gözükse de, sonsuz bir dostluktur, muhabbettir esasında uzuuunn...
"Bir akşam üstü hayali. uzun zaman sonra. aksi, düşman bir duygunun aklımda yerleşik hayata geçişine bakmak uzun uzun. yoo ağlamak değil bu. vazgeçmek; kurduğum hayallerden, yazamadığım hikayelerden ve gidemediğim ülkelerden. kendimle kalmak bu kadar korkuturken, yeniden tek başınalığımın hayalini kurmak işte. yaşamak, ama yaaşdığını bilmemek. şimdi bir anahtara ihtiyaç var. tam benim kadar. hep yanlış olan ben olamam değil mi? yolunda gitmeyen her şey benim parmak izimi mi taşıyor yani, hayır katılmıyorum buna. zaten epeydir yaşama da katılmıyorum. bir mesaj var beni mutlu eden, unuttuğum sevinmiş ruh halime döndürerek, toparlan der gibi bana, kimliksiz uzun bir vakitten sonra; sana ahu dudu reçeli yaptım, diyen. bana kimse ahu dudu reçeli yapmamıştı. ben ahu dudunu sever miyim, onu bile bilmiyorum aslında. sevdiğim az şey kaldı, onlar da ne olursa olsun eskimediklerinden seviliyorlar hala. hep yüzüne bakılır, hep eli tutulur şeyler oldular yani. evet içinde çok fazla bunalım var gibi duruyor bu yazı. aslında sadece birbirine benzeyen çirkin günleri kovalıyor kelimelerim. pusula olmadan istediği yere varabilir mi insan...? ama olsun kelimeler varıyor işte. bilmiyorum nasıl buluyorlar yollarını. ne diyordum bir akşamüstü hayali. ama biliyor musun bazı hayaller kurulamıyor. yapamıyorsun. neresinden tutarsan tut, elinde kalıyor tozları. eee ne anlattı bu yazı o zaman. artık kaçmak istemeyen, bütün dertlerine çözüm arayan bir kadını. gitme isteğinden, kaçma fikrinden yorulmuş bir hikayeyi. ben zaten ne söylersem söyleyeyim, sen anlarsın beni. keşke diyorum, oturup karşısına sessizce durduğumuz ve o an o sessizlikte bizi derinden anlayan insanlar çoğalsa, daha az yorulmaz mıyız dersin? şimdi içindeki eskiciye, yalnızsın işte, sevgiden tuğlalar da yok diyen birine dönüşmüşken ben, güneşli günler için hala inanıyor içim, yani hala aynı ayarda. bakma sen, ben bağırıp duruyorum vazgeçmişliğim yüzüne, al işte kazandın, al işte senin olsun bu hikaye diyerek, o duymuyor ama. neyse yeryüzü yordu beni. gökyüzü korkutuyor. dünyanın ortayüzü yok mudur? ben keşfederim belki, olamaz mı. tamam kurdum işte hayal. akşamüstüne daha var üstelik. hem ben gökyüzünü/göğü kaldırırım sen yeryüzünü süpür. sonra ortasına bir yüz ekleriz kalemdaşım, cancazım, ne dersin?" << Elif Yılmaz >>
...ve bir kahkahadır uzunca süren, başımızdan geçenler bi kenara dursun zaman eskitemez anıları, çürümeye yüz tutmuş olsa da tamamıyla, var gücüyle direnir. En küçük detayları bilen bir sen varsındır bir de o. Başka birine anlatsan anlayamaz, kaçırır espriyi. Tadı onunla güzeldir ki paylaşımın kendisidir esasında. Yanılmayan, yenilmeyen ve yıllar geçse de hiç eskimeyen bir muhabbettir, dostluktur sımsıkı bağlı. Kopmayan, yediğin içtiğin bir, derdin tasan pir olsa da bir'likte yol aldığın zenginliğindir.
"Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır." Mevlana
"Başarının dört şartı; bilmek, istemek, cesaret etmek ve susmaktır." Axel Munthe

"İmkansızlık yalnız sersemlerin sözlüğünde bulunan bir kelimedir." Napoleon Bonaparte
"Hayatta ya tozu dumana katarsın, ya da tozu dumanı yutarsın..." Aldous Huxley
"Hayatta ya tozu dumana katarsın, ya da tozu dumanı yutarsın..." Aldous Huxley
"Çok bilen çok yanılır." Recaizade Mahmut Ekrem
"Kaplumbağaya dikkat et! Ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebilir." James B. Conant
<< Dilay Ören >>
"Kaplumbağaya dikkat et! Ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebilir." James B. Conant
<< Dilay Ören >>
Emeğiniz, yüreğiniz, dostluğunuz ve desteğiniz için teşekkürler...
Gönüldaşlığımıza,
İyi ki varsınız!
ve mutlu kıldığınız için bir kere daha teşekkürler,
Muratça.
Gönüldaşlığımıza,
İyi ki varsınız!
ve mutlu kıldığınız için bir kere daha teşekkürler,
Muratça.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder