30 Temmuz 2012 Pazartesi

Naif, Latif, Zarif...

Bir başka hikaye bu. Bu sefer değişik, biraz akıl taşımı, biraz duygu aşımı, yarı ütopik yarı melankolik bi o kadar da realite kokulu bir sevda üçgeni bu sefer ki. Kötülük tanımının icadından mucidine bi yakarış taşıyor. Biraz hayallerde geziyor ama gerçekliği sezdiriyor bu dünyasında! Hepsi birbirine yakın ama uzak kalmaya zorluyor koşullar, zorlu koşullar, zorlaştırıyor işleri, birbirlerinden uzaklaşıyorlar... Her biri ayrı güzellikte. Kıskançlık nedir bilmiyorlar üçü de. Üçü de birbirine bağlı, sağlam, kuvvetli bağları birbirine, alasıya derin, güçlü, yılmak bilmez, yorulmaz, sıkılmaz, bunalmaz. Gönül, muhabbet, sevgi bağıyla bağlılar. Üçü de yakın birbirine. Kıyaslanmaz. Belki bazen biraz karıştırılır ama genelde yan yanadırlar. Biri hepsi, hepsi biri için. Tek yürekte atarlar... Dünyaya geliş tarihleri belli değil, kafa kağıtları muamma. Zira kimlikten bihaber o zaman dünya ve de zaman. Dünya yuvarlak mı değil mi buzağı mı yoksa bi cam küre mi tartışıladursun, cinsiyetleri de yok bu üçünün. Tek bildikleri yanında durduklarına ayrı bi değer, ayrı bi önem katıyorlar. Ayrı bi renk, ayrı bi şık duruyorlar farklı lezzetler içinde. Türkçe'nin diğer dillerden farkı cinsiyet ayrımı gözetmeksizin kullanılmaları ya hani nasiplerini almış bunlar da bu zengin çağlayan kaynaktan! O derece evrensel, çeşitli ve kabiliyetli... Çerçevesi açık, deriiinn, geniişş ve tartışmaya açık, göreceli... Harflerin yanyana gelmeleriyle kelimeleri oluşturması ve anlamlar ifade etmesiyle eş zamanlı sayalım varoluşlarını da o zaman...

Latif biraz daha güzelliğine düşkün diğerlerinden, onu güzelliği aslında doğuştan ama duramaz gene de güzelleştirir kendini de etrafını da. Bi o kadar da gelişken yani... Her insan gibi duru, pak, temiz. İşlenmeye değer, saygıyı hak eden, takdire şayan... Her kalbin doğuştan getirdiği tazecik duygu düşünce barındırıyor hepsi de. Kirleten dünyaya siper alıyor adeta! Kurtarmaya çalışıyor haspam gücü yetmese de olanca gücüyle...
Naif, azıcık latiften almış özelliklerini azıcık zariften... Kendine özgülemiş durumu sonra, farklılaşmış, soyutlanmış. Kibarlığı da almış içine zamanla hoşgörüyü de. Buradaki hoşgörü günümüz "hoşgörüsü"nden farklı. İçinde başkalarını mazur görecek bir kibre dayanmayan, burnu havada olmayan, eşitlikçi bi hoşgörü... Kibarlık da doğuştan esasında. Hani kibarlaşmaya çalışır ya bazı insanlar anlık veya belirli bi zamanlık. O zaman doğasından ayrılır ve yapmacıklaşır. Herkese yakışmaz yani kibarlık, doğuştandır. Ancak adaba uyar insan anla veya zamanla. Kibarlık mütemadiyen olandır, süregelendir.
Zarif ise hoş gözükür, içi de dışı da bir. Yapmacıksız. Asil. Şık! Ama genelde aristokraside kullanılır ya hani, son derece yanlış bu işte. Oysaki zarif kendini evrensel görür yine. Hakettiği yalnızca "üsttabaka" değil, herkestir. Harekettir, duruştur, dokunuştur zerafet. Herkestedir yani. Herkeste olandır. Ama gelişmeye açıktır hepsi. Gelişimle alakalı, doğuştan olsalar da. İnsan da doğuştandır ya hani. Doğum tarihi belli olmayan ama genel kabul görmüş kelimeleri öğrenir ve kullanırlar ya hani bu süreçte. Aynıdır her kavram herkesçe farklı yazılsa da. Duygu ve düşünce bütünlüğü bir kelimeler silsilesinde bulunur ya hani bi literatürde. Bulunmuşlardır bir kehanette ve adlandırılmışlardır. Oysa sorsanız, zarifin zerafetten haberi var mıdır, latifin letafetten peki?!

İsim koymayı seviyoruz ve her şey de bundan yeterince ve gerektiğince nasibini alıyor şüphesiz. Kuşkusuz, hayvanlar, bitkiler, sebze ve meyveler neseneler, objeler, insanlar, gezegenler.. Her şey buna dahil. Geniş bir yelpaze. Gelin görün ki adları konulacak şeyler gerçek adlarından yoksunlar! Gerçek isimlerini bulamamışlar, bihaberler ve bulamayacaklar da..! Asıl şey'lerin adlarını koyamıyoruz hâlâ... Neyse ki bildiklerimiz üzerinden gidiyoruz en azından! Naif, latif ve zarif... Belki birbirinden bihaber, birbirlerine biçare ancak kuvvetli bi bağ var aralarında, ayrılmaz, takdir edilesi... Üçü de aynı hikayedeler halbuki! Kaptırmış gidiyorlar, dünyanın da hoşuna gidiyor bu sonsuz seyahatleri... Muammadır anılacakları zaman da, hangi zamanlarda belki kimlerin dilinde... Ebediyetle.. Kalıcıdır çünkü, baki. Belki basit bi çeviri... Ama üç kardeş. Masumane, güçlü, sağlam, hem hassas hem dayanıklı, çetrefilli belki ama sonsuza dek birbirlerine kenetli...
Muhabbetle dolu günler,
Murat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder