Fareli köyün kavalcısı ortaya çıkmadan vardı fare, köy ve kaval. İsimlerinin nereden, kimden aldılar ne ben sorayım ne de siz sorun! Sorun! Ancak üç farklı daldan isim de bir araya gelerek bir hikaye oluşturdular. Bir bütünü... Tıpkı hayatta hiç yanyana gelmesine ihtimal verilemeyecek şeylerin olması, gerçekleşmesi gibi. Hoş, hiçbir şey tesadüf değildir genellikle, hep derim ya hani "her şey olması gerektiği gibi..." Hep bir sınıflama içerisinde yaşıyoruz. Kıstaslarımız, kısıtlamalarımız var kendimize göre. Limiti aşmıyoruz istikrarla. Haliyle ya yerimiz de sayıyoruz ya alışkanlık haline getiriyoruz bazı şeyleri ya da alandan diğerine geçerken küçük, minnacık bir kayma oluyor en çok. Fazla değil, öte sayılmaz, aynı blokta. Yaşamı bir tabak farzedersek şayet, içine salatanın tüm malzemelerini doğruyoruz. Başka bir sınıftan olan baharatı, tuzu biberi, yağı, limonu, sirkesi kalıyor yani anlayacağınız! Yani tadı! Ya da tat destekleyicileri... Yüzüp yüzüp kuyruğuna geliyoruz bazı şeylerin, sonra bir caymaya kalıyor iş bir vazgeçişe terk ediliyor meydan. Meydan okumak yerine, hodri meydan koşmak yerine bildiğimizi okuyoruz en fazla! Dediğimiz dedik çaldığımız düdük, "bindik bi alamete gideyos gıyamete!" diyoruz sonrasında. İyi, mademki hepimiz gidiyoruz kıyamete tamam da yanımıza alacaklarımız var bu dünyadan! Çalışmak, bi yerlere tutunmak, başarımız, ahlakımız (yalnızca dini değil tüm alanlardaki ahlak, adap), vs. Saymakla bitmiyor yani! Üzerimize düşenler mi diyeyim devrilenler mi? Görev, ödev, misyon. Adını siz koyun, mümkünse "Feriha" dışında! Hani "bunu saymıyoruz yine bekliyoruz"du! Bal gibi sayılıyor, sayılmasa bile sıralanıyor ister istemez kapınızda. Yaptığın yanına kâr! Koyun, kuzu saymaktan da hallice...
Bir işi tam yapmayı öğrendik mi iyi, hoş, hayat güzel bize. E, haliyle sevenlerimiz ve sevdiklerimize de! Ancak o işi bir ucundan tutup diğer ucuna getirene kadar anamızın ağladığını hissettiğimiz için ağlatmayıp işten kaçarak duyarlı, hayırlı bir evlat olmayı yeğliyoruz çoğu kez! İşi yarım bırakmayı seviyoruz çok kez bu yüzden! Veya doymuyoruz. Bir işten başka işe sapıyoruz filan. Maymun iştahlıyızdır da az biraz yani. Ayrıca bazen umursamaz, vurdumduymaz, varyemez, yok demez! Çekilmez!!! Biraz özdisiplin, özdenetim, kontrol gücü ve otorite şart diye düşünüyorum, kendini toparlamak adına devreye giren. İnsan o zaman pek çok şeyin üstesin de gayet de sağlıklı ve verimli bir şekilde gelecektir.
Kayahan'ın 90'lardaki hitlerinden bir aslan hâlâ miyavlamaya, minik fare de kükreme geleneğine devam etse de 2012'de bile sorumlu bir kişinin kıvrak fareleri bile tutacağını düşünüyorum! Kıskıvraklığıyla. Ancak fareyi tutmadan önce tüm sorumlulukla birlikte konuya hakim olması, olaylara vâkıf olması da gerekiyor kişinin. İnce elemek ve sık dokumak kişiden kişiye göre değişse de özgüven, cesaret ve kaçınılmaz bi çatlaklık hep işe yaramıştır. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelince bırakmak yerine üstüne gitmek kadar'sına işe yarayacak kadar her birinden bir serpmeye sahip oldun mu değil fare kediyi bile yakalarsın! Hatta fare ağzındayken! E, fare bu! Mickey Mouse değil! Tamam, yine cozutmadan sonlandırmaya geldi sanırım.
İnsan üstüne güç yoksa doğada, hiçbir şey engel değildir kaçışta irade kılmadıktan sonra!
Sevgiyle,
Murat.
Bir işi tam yapmayı öğrendik mi iyi, hoş, hayat güzel bize. E, haliyle sevenlerimiz ve sevdiklerimize de! Ancak o işi bir ucundan tutup diğer ucuna getirene kadar anamızın ağladığını hissettiğimiz için ağlatmayıp işten kaçarak duyarlı, hayırlı bir evlat olmayı yeğliyoruz çoğu kez! İşi yarım bırakmayı seviyoruz çok kez bu yüzden! Veya doymuyoruz. Bir işten başka işe sapıyoruz filan. Maymun iştahlıyızdır da az biraz yani. Ayrıca bazen umursamaz, vurdumduymaz, varyemez, yok demez! Çekilmez!!! Biraz özdisiplin, özdenetim, kontrol gücü ve otorite şart diye düşünüyorum, kendini toparlamak adına devreye giren. İnsan o zaman pek çok şeyin üstesin de gayet de sağlıklı ve verimli bir şekilde gelecektir.
Kayahan'ın 90'lardaki hitlerinden bir aslan hâlâ miyavlamaya, minik fare de kükreme geleneğine devam etse de 2012'de bile sorumlu bir kişinin kıvrak fareleri bile tutacağını düşünüyorum! Kıskıvraklığıyla. Ancak fareyi tutmadan önce tüm sorumlulukla birlikte konuya hakim olması, olaylara vâkıf olması da gerekiyor kişinin. İnce elemek ve sık dokumak kişiden kişiye göre değişse de özgüven, cesaret ve kaçınılmaz bi çatlaklık hep işe yaramıştır. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelince bırakmak yerine üstüne gitmek kadar'sına işe yarayacak kadar her birinden bir serpmeye sahip oldun mu değil fare kediyi bile yakalarsın! Hatta fare ağzındayken! E, fare bu! Mickey Mouse değil! Tamam, yine cozutmadan sonlandırmaya geldi sanırım.
İnsan üstüne güç yoksa doğada, hiçbir şey engel değildir kaçışta irade kılmadıktan sonra!
Sevgiyle,
Murat.
teşekkür ederim izninizle paylaşıyorum ... Şuan tam düşündüklerimi ifade etmizsiniz , bu karmaşıklık içinde ben bile anlatamazdım anlattıklarınızı , kaleminiz daim olsun.
YanıtlaSil