Yaşlanmış Alaaddin. Geçen gün gördüm, sallanan sandalyesinde kendi hikâyesini okuyordu, bir çift hipermetrop çerçevenin gerisinde... Çok küçülmüş, boyu kısalmış. Çenesinin bitiminden sarkan gerdanı ile yüzü, yalnızca yüzü kilolu gözüküyor. Kulakları bir servi ağacı boyunda! Gözleri pörtlemiş yuvalarından, yerini beğenmiyor neredeyse. Alaaddin, "hey gidi Alaaddin!" diye iç çekiyor içinden... Eskilerin alımlısı, on bakanın bir bakıcısı, mağrur ve adil bakışı dağlar deviren Koca Alaaddin! "Gençken daha güzeldin be yavrum... Gençken daha güzeldin..."
Lambası beyninden büyük kalmış diyorlar onun için şimdi. O hayatındaki üç dilek, aklını başına devşirip yolunu kendisinin yapmasından daha zararlı yola çıkarmış çünkü Alaaddin'i. Halktaki büyükler, büyük halk, dilek tutacağına kendi bir şeyler yapıp dua etseydi daha büyük olurdu şimdi ve daha sağlıklı, daha huzurlu, daha mutlu, daha.. diyorlar. Halk aynısını yapmamış oysa bir yerlere gelmek için. Kısa kestirme yolları kullanmış çoğu hatta tamamı. Torpiller dönmüş, torpiller patlamış, havafişekler çıkmış rengârenk ortaya. Halkın genç tabakası ise, ona gıpta ederek bakıyor daha çok. Yolunu almış, ununu elemiş, eleğini asmış gözüyle bakıyorlar.
Peki, Alaadin'in düşüncesi ne bu konuda? Halk böyle düşünerek onun adına onunla ilgili yorumda bulunuyor fakat ona kendi adına konuşması için fikrini soran olmuş muydu daha önce? Hayır. Alaaddin yine kendi ilerlemişti yolunda çünkü. Bu yüzden yalnızdı. Ve hiçkimsesi yoktu yanında. Peki, bunca insanın, ona karışmayan bunca insanın şimdi sonuç hakkında çıkarımda bulunmaya hakkı var mıydı? Doğru muydu bu? Ahlaklı mıydı? Bunu düşündü epeyce kafasında. Düşünürken yol aldı zihninin derinliklerinde. Anılarını, arkadaşlarını karıştırdı. İşlerini gözden geçirdi. Ailesini sordu soruşturdu mahallenin bakkalına, kasabına, berberine ve terzisine(!)
Yoktu. Hiçkimsesi yoktu bu yolda. Bu yüzden ona karışmaya hakları, hadleri, hesapları da yoktu... Dolayısıyla ne yanlış oluşabilirdi onlar için şimdi, ne aksi ne de günah... O ne söylese haklıydı ama onlara. Çünkü Alaaddin kendi için dilekte bulunmamıştı. Devamlı onları düşünerek hareket etmişti. O üç dileğini de toplumu için, toplumun huzuru için, huzurun refahı ve mütemadiyenliği için kullanmıştı. Sonsuzluk içindi yani kısacası iyiliği. Halkı ise içinden geçirdiğine değil, onun niyetine değil, ceplerine giren 10 kuruşu düşündükleri için dileklerin götürülerine bakmışlardı. Alaaddin yalnızdı. Kimsesi yoktu artık. Herkesi kaybetmişti tek tek. Cin'in de kendinde tek bir dilek hakkı vardı. Onu kullanmıştı... Artık özgürlüğüne kavuşmasını beklerken halk; o, onu bulan sahibinin, Alaaddin'in, yanında kalmayı seçecekti bundan sonraki yaşamında. Halk şaşırdı tabii önceleri. Aslında kabullenemediler pek. Kendileri için cömert davranan ve kendi sonrası için ona vargücüyle kin, nefret, öfke kusturan bu şahısın ilelebet yanında muhafızlık edeceğini... Halk isyana kalkıştı. Şükür duaları edenler isyan eder miydi? Büyük Halk! "Hulk" diye yazılıyordu aslında... Okunuşunda değişen bir şey yok yani. Alaaddin'in suçu ise iyiliğiydi... Kendi egosal iyiliği değildi. İyilik tekil değildi onun için, evrenseldi. Oysa vakit çok geçti... Halk ipini çekmişti. Lambası beynini geçmişti. Cin'i yanındaydı ancak o da korkudan kimseye ne karıştı ne de görünebildi. Niyet gerçekti. Niyet ise iyilikti. Ama çoğunluk olmadığı için aynı niyet tek bir suça dönüştü. Çünkü bir iyi ve bir kötü vardı, ortası yoktu. İyi, hulk ise; suçlu ve kötü, Alaaddin'di. Bu da Alaadin'i suçlu yaptı tabii. Vakit geçti. Her şey için çok geçti... Karar verildi. Alaaddin'in sonu aslında üç dilekti.
Lambası beyninden büyük kalmış diyorlar onun için şimdi. O hayatındaki üç dilek, aklını başına devşirip yolunu kendisinin yapmasından daha zararlı yola çıkarmış çünkü Alaaddin'i. Halktaki büyükler, büyük halk, dilek tutacağına kendi bir şeyler yapıp dua etseydi daha büyük olurdu şimdi ve daha sağlıklı, daha huzurlu, daha mutlu, daha.. diyorlar. Halk aynısını yapmamış oysa bir yerlere gelmek için. Kısa kestirme yolları kullanmış çoğu hatta tamamı. Torpiller dönmüş, torpiller patlamış, havafişekler çıkmış rengârenk ortaya. Halkın genç tabakası ise, ona gıpta ederek bakıyor daha çok. Yolunu almış, ununu elemiş, eleğini asmış gözüyle bakıyorlar.
Peki, Alaadin'in düşüncesi ne bu konuda? Halk böyle düşünerek onun adına onunla ilgili yorumda bulunuyor fakat ona kendi adına konuşması için fikrini soran olmuş muydu daha önce? Hayır. Alaaddin yine kendi ilerlemişti yolunda çünkü. Bu yüzden yalnızdı. Ve hiçkimsesi yoktu yanında. Peki, bunca insanın, ona karışmayan bunca insanın şimdi sonuç hakkında çıkarımda bulunmaya hakkı var mıydı? Doğru muydu bu? Ahlaklı mıydı? Bunu düşündü epeyce kafasında. Düşünürken yol aldı zihninin derinliklerinde. Anılarını, arkadaşlarını karıştırdı. İşlerini gözden geçirdi. Ailesini sordu soruşturdu mahallenin bakkalına, kasabına, berberine ve terzisine(!)
Yoktu. Hiçkimsesi yoktu bu yolda. Bu yüzden ona karışmaya hakları, hadleri, hesapları da yoktu... Dolayısıyla ne yanlış oluşabilirdi onlar için şimdi, ne aksi ne de günah... O ne söylese haklıydı ama onlara. Çünkü Alaaddin kendi için dilekte bulunmamıştı. Devamlı onları düşünerek hareket etmişti. O üç dileğini de toplumu için, toplumun huzuru için, huzurun refahı ve mütemadiyenliği için kullanmıştı. Sonsuzluk içindi yani kısacası iyiliği. Halkı ise içinden geçirdiğine değil, onun niyetine değil, ceplerine giren 10 kuruşu düşündükleri için dileklerin götürülerine bakmışlardı. Alaaddin yalnızdı. Kimsesi yoktu artık. Herkesi kaybetmişti tek tek. Cin'in de kendinde tek bir dilek hakkı vardı. Onu kullanmıştı... Artık özgürlüğüne kavuşmasını beklerken halk; o, onu bulan sahibinin, Alaaddin'in, yanında kalmayı seçecekti bundan sonraki yaşamında. Halk şaşırdı tabii önceleri. Aslında kabullenemediler pek. Kendileri için cömert davranan ve kendi sonrası için ona vargücüyle kin, nefret, öfke kusturan bu şahısın ilelebet yanında muhafızlık edeceğini... Halk isyana kalkıştı. Şükür duaları edenler isyan eder miydi? Büyük Halk! "Hulk" diye yazılıyordu aslında... Okunuşunda değişen bir şey yok yani. Alaaddin'in suçu ise iyiliğiydi... Kendi egosal iyiliği değildi. İyilik tekil değildi onun için, evrenseldi. Oysa vakit çok geçti... Halk ipini çekmişti. Lambası beynini geçmişti. Cin'i yanındaydı ancak o da korkudan kimseye ne karıştı ne de görünebildi. Niyet gerçekti. Niyet ise iyilikti. Ama çoğunluk olmadığı için aynı niyet tek bir suça dönüştü. Çünkü bir iyi ve bir kötü vardı, ortası yoktu. İyi, hulk ise; suçlu ve kötü, Alaaddin'di. Bu da Alaadin'i suçlu yaptı tabii. Vakit geçti. Her şey için çok geçti... Karar verildi. Alaaddin'in sonu aslında üç dilekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder