Biri bir şey söylediğinde, genelde, o kişinin kişiliği ve karakterine bağlı olarak tepki veririz, malumunuz. Yani söz konusu sevdiğimiz bir kişiyse söyleyen, çoğunlukla katılırız ve savunduğumuz bir görüştür. Savunmasak da destekleriz veya. Ancak sevmediğimiz bir insansa bu, konu ne olursa olsun, ne derse desin çapraz ateşteyizdir ve onu sevmediğimiz için (bilinçaltı nedeni) ne söylediği de umurumuzda olmayacaktır. Kendisini sevmediğimiz için de görüşünü ne seveceğiz ne de savunacağızdır. Basit bir savdır bu aslında, herkes görebilir veya önceden kestirebilir yani herkes bilir, ancak; bu görüş-kişi önyargısını yıkamadığımız için bu tezi de zihnimizin çeşitli yerlerine durmadan iteler dururuz. Buna da önyargılı yaklaşırız kısaca.
Bilmediğimiz bir şey söylemek gerekirse eğer sevgi, tevazu, bağlılık hepsi saygının temelinde gelişen şeylerdir. Esas olan saygıdır ve saygı bittiğinde her şey biter, üzerine yıkılır. Geriye yalnızca kocaman bir enkaz kalır.
Pekçoğumuz da insanları kategoriler halinde sınıflandırırız. Sanki kendimiz durumdan bihaber, gayet soyut ve mükemmel bir şeymişiz gibi! İllaki birilerini önceki hayatımızdan birilerine benzetiriz veya daha önceki genel kabul görmüş toplumsal "değer" yargılara göre bu insanları yargılayıp onları belli başlı kategorilere koyarız. Birtakım özellikler vardır mesela cinsiyetlere özgü. Kızlar az yemek yer, kızlar sessiz sakindir, daha duygusal ve daha kibardırlar. Bunu yapan erkek kız gibidir. Erkekler daha çok boğazına düşkündür, "kalbine giden yol midesinden geçer" diye boşuna dememişlerdir, daha konuşkandırlar, ağzı laf yapar erkek dediğin süs biberi gibi oturmaz. Daha fevri, sert karar verdikleri için de kabadırlar sıklıkla, nezaketten öte. Bunu yapan kız da erkek gibidir. Ama harbidir işte bu kez de! Örneğin, bu gibi yargıları baskınlıkla kendimize, içimize yedirmişsek; toplumun kararı kendi kararımız olmuşsa ve kendimizden bir şey koyamazsak olaylara; devamlı dışarı çıkan, sokaktan gelmeyen "kız" olamaz. Erkek gibi derler. Evinde oturmayı bilmez çünkü... Öte yandan, kitap okuyan, sanatla uğraşan, evden dışarı çıkmayan erkek uysal değil, kadın gibidir. Pısırıktır, sosyal değildir. Ya da entellektüeldir. Bir kıza erkek gibi derken o kızla gurur duyularak bakıldığını fark edersiniz. O da bununla gurur duyarak konuşur. Toplumun algısını bilir çünkü. "Ben küçükken mahallede erkeklerle maç yapardım..." bunu söyleyen bir kıza bakın koltuklarını kabararak anlattığını göreceksiniz. Erkek egemen toplum yapısının getirileri... Ataerkilliğe karşıt olanların dahi rolmodeli erkekler! Ancak, bir erkek "ben küçükken bebek oynuyorum" dediği an o kadın gibidir, toplumda aşağılanır, alay edilir... Erkeğin böyle bir şey deme hakkı yoktur, kadınınki gibi. Övülemeyecektir çünkü. Tüm kınamaları göze alması gerekir bunu söylemesi için. Ya da direkt "gay" olacaktır. Gay'lik ve efemineliğin farkını bile ayırt etmeden söylerler bunu. Çünkü bilenler zaten etiketleme yapmazlar bu konuda sıklıkla. Uğraşmaz böyle işlerle, üretkenliklerine devam edeceklerdir. Dışlanacaktır diyen de. İyice ölçüp tartması gerekir bu yüzden o cümleyi kurabilmeleri için. Bu yüzden ataerkil toplum yapısında irdelenmesi gereken bir husustur erkeğin özgürlüğü, özgür iradesi... Kalıba oturmazsa aşağılık bir sınıf dışıdır zaten. "Adam gibi oturması, karı gibi dedikodu yapmaması ve karı gibi gülmemesi" erkekliğin farzlarıdır çünkü. Adam ise toplumun ütopyasıdır. Doğru, iyi ve güzel hep ondadır. Toplumun tüm beklentisine yanıt verir çünkü. O yüzden "adamdır", hatta "adamın dibidir"! Öyle bir şey ki bazı erkekler bile adam değildir... Ç*kleri olsa bile, ana-babası doğumunda "nur topu gibi bir oğlunuz oldu" sözünü duysalar bile... Velhasıl, kategoriler tükenmez. Bilakis, kategoriler kategorileri doğuracaktır. Böyle sürüp gidecektir. Yoksa sizin hâlâ kategoriniz yok mu?
Maalesef öğrenemedik saygı duymayı, diğer insanları boşvermeyi, onları kendi hayatlarıyla başbaşa bırakmayı... Karıştırdık durduk herkesi, her şeyi didikledik didindik durduk. Saygı duymayı öğrenemeyiz genelde hayatta, her ne kadar kendimizi saygılı bilsek de... İşimize bakmak zorumuza gelir bazen. NBu yüzden başkalarını görürüz hep, saygı duymadan.
Küçükken biz, arkadaşlar arasında biri bir şeye karşı çıktığında, alakasızca bir şey söylediğinde ya da savunmadığında "laf etti balkabağı!" denilirdi. Kendini olaylardan soyutlayanlar için, hiçbir şey söylemeyenler için, çekimser kalanalar için... Sizi de şöyle alalım! Yeni versiyonuyla... "Laf etti pumpkin!"
Bilmediğimiz bir şey söylemek gerekirse eğer sevgi, tevazu, bağlılık hepsi saygının temelinde gelişen şeylerdir. Esas olan saygıdır ve saygı bittiğinde her şey biter, üzerine yıkılır. Geriye yalnızca kocaman bir enkaz kalır.
Pekçoğumuz da insanları kategoriler halinde sınıflandırırız. Sanki kendimiz durumdan bihaber, gayet soyut ve mükemmel bir şeymişiz gibi! İllaki birilerini önceki hayatımızdan birilerine benzetiriz veya daha önceki genel kabul görmüş toplumsal "değer" yargılara göre bu insanları yargılayıp onları belli başlı kategorilere koyarız. Birtakım özellikler vardır mesela cinsiyetlere özgü. Kızlar az yemek yer, kızlar sessiz sakindir, daha duygusal ve daha kibardırlar. Bunu yapan erkek kız gibidir. Erkekler daha çok boğazına düşkündür, "kalbine giden yol midesinden geçer" diye boşuna dememişlerdir, daha konuşkandırlar, ağzı laf yapar erkek dediğin süs biberi gibi oturmaz. Daha fevri, sert karar verdikleri için de kabadırlar sıklıkla, nezaketten öte. Bunu yapan kız da erkek gibidir. Ama harbidir işte bu kez de! Örneğin, bu gibi yargıları baskınlıkla kendimize, içimize yedirmişsek; toplumun kararı kendi kararımız olmuşsa ve kendimizden bir şey koyamazsak olaylara; devamlı dışarı çıkan, sokaktan gelmeyen "kız" olamaz. Erkek gibi derler. Evinde oturmayı bilmez çünkü... Öte yandan, kitap okuyan, sanatla uğraşan, evden dışarı çıkmayan erkek uysal değil, kadın gibidir. Pısırıktır, sosyal değildir. Ya da entellektüeldir. Bir kıza erkek gibi derken o kızla gurur duyularak bakıldığını fark edersiniz. O da bununla gurur duyarak konuşur. Toplumun algısını bilir çünkü. "Ben küçükken mahallede erkeklerle maç yapardım..." bunu söyleyen bir kıza bakın koltuklarını kabararak anlattığını göreceksiniz. Erkek egemen toplum yapısının getirileri... Ataerkilliğe karşıt olanların dahi rolmodeli erkekler! Ancak, bir erkek "ben küçükken bebek oynuyorum" dediği an o kadın gibidir, toplumda aşağılanır, alay edilir... Erkeğin böyle bir şey deme hakkı yoktur, kadınınki gibi. Övülemeyecektir çünkü. Tüm kınamaları göze alması gerekir bunu söylemesi için. Ya da direkt "gay" olacaktır. Gay'lik ve efemineliğin farkını bile ayırt etmeden söylerler bunu. Çünkü bilenler zaten etiketleme yapmazlar bu konuda sıklıkla. Uğraşmaz böyle işlerle, üretkenliklerine devam edeceklerdir. Dışlanacaktır diyen de. İyice ölçüp tartması gerekir bu yüzden o cümleyi kurabilmeleri için. Bu yüzden ataerkil toplum yapısında irdelenmesi gereken bir husustur erkeğin özgürlüğü, özgür iradesi... Kalıba oturmazsa aşağılık bir sınıf dışıdır zaten. "Adam gibi oturması, karı gibi dedikodu yapmaması ve karı gibi gülmemesi" erkekliğin farzlarıdır çünkü. Adam ise toplumun ütopyasıdır. Doğru, iyi ve güzel hep ondadır. Toplumun tüm beklentisine yanıt verir çünkü. O yüzden "adamdır", hatta "adamın dibidir"! Öyle bir şey ki bazı erkekler bile adam değildir... Ç*kleri olsa bile, ana-babası doğumunda "nur topu gibi bir oğlunuz oldu" sözünü duysalar bile... Velhasıl, kategoriler tükenmez. Bilakis, kategoriler kategorileri doğuracaktır. Böyle sürüp gidecektir. Yoksa sizin hâlâ kategoriniz yok mu?
Maalesef öğrenemedik saygı duymayı, diğer insanları boşvermeyi, onları kendi hayatlarıyla başbaşa bırakmayı... Karıştırdık durduk herkesi, her şeyi didikledik didindik durduk. Saygı duymayı öğrenemeyiz genelde hayatta, her ne kadar kendimizi saygılı bilsek de... İşimize bakmak zorumuza gelir bazen. NBu yüzden başkalarını görürüz hep, saygı duymadan.
Küçükken biz, arkadaşlar arasında biri bir şeye karşı çıktığında, alakasızca bir şey söylediğinde ya da savunmadığında "laf etti balkabağı!" denilirdi. Kendini olaylardan soyutlayanlar için, hiçbir şey söylemeyenler için, çekimser kalanalar için... Sizi de şöyle alalım! Yeni versiyonuyla... "Laf etti pumpkin!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder