1 Haziran 2012 Cuma

Hayatı teyel teyel işlemek...


Duygular, düşünceler, tutkular… Birilerinin gelip birilerinin gittiği ama o birilerinin bazen hiç arkasına bakmadan gittiği günlerde başladım yazmaya. Ne değer ne kıymet. Bildiğim halde de gittiler. Dünyanın kaidesi daha ağır bastı gözlerinde. Bense ağırdım kefelerinde birkaç gram daha fazlaydım. Anlık da değildi bu sevgileri, bunun da farkındaydım. Ama o gittikleri günlerden izlerini taşıdım birçoğunun. Çoğu kıymetti, özlemdi, yanımdayken hasretti, yakınımda gurbet… Her geçen gün duygularımı ilikledim birbirine, sıkı sıkı. Düğmeleri kopmasın diye sağlamca geçirdim ipliği deliklerinden, bir bir. Emek kokuyordu, kimilerinde hasretle kimilerinde özlemle. Duygularım yaşlandı beden gençken, istediği kadar diri olsun tecrübelerle yaşın olgunluğuna erişti dedi kalp bi kere… Dışa vurmadı, hep içeride, hep içeride. Sonra üzerine fermuar çektim iliklediklerim düğmelerin, daha bi sıkı oldu, daha bi açılmaz! Cepler dikmiştim, doldu bir şekilde içleri. Hayattan nasibini aldığı kadarını koydu içine, biraz taştı belki. Aştı maksadını. Gaye boşa değildi, mücadeleciydi. Yılmaz, yıpranmazdı. Kanmaz, kandırmaz. Bi suya kanardı, kana kana içerdi gönlü ağır yaralı olunca, epeyce hora geçerdi. Hor görmezdi. Görür derlerdi. Kapüşonlar diktim sonra, tabii. Süsledim biraz da orasına burasına bağcık, iplik sokuşturdum. Çoğunda ne yüksüğüm oldu ne kalkanım! Ben yalnızca etimi kanattım. İçerinin dışavurumunu seyrettim bazen. Manyaktım! Kelimeleri diktim birbirine, duygularımı işledim içine… Nakşettim gönlümce. Bir bir, teyel teyel her seferinde… Birdi, bir sürü oldu yaşın içinde. Kelimeler çoğaldıkça daha çok diktim kelimeleri birbirine. Arada değişik şeyler çıkmadı değil, farklı alanlarda da çalıştım. Ne kumaşlar geçti elimden! Genelde kendime göre makasladım. Ölçtüm, biçtim. Etrafımda iyi bir terziydim. Farklı kumaşlardan farklı modellerle farklı kıyafetler ürettim, giydirdim farklı insanlara. İnsanlar giyinmeyi sevdi benim elimden. Ben de sevdirdim tabii… Birdi, bir sürü oldu. Oldu, oldu... En sonunda bir çeyiz dolusuydu. Tek evin tek çocuğu gibi şımartılmış bir çeyizdi bu. Abartılmış… Bir çeyiz dolusu kelime kesimli duyguları sakladım. Nakkaşı da bendim. Kasnaksız, şişsiz, tığsız çalıştım. Yüksüğümün olmadığını söylemiştim zaten! Kanaviçeler, kırkyamalar, danteller, örtüler, örgüler, iğne oyaları… Abiyeler, fraglar, cepkenler, şalvarlar, tunikler, döpiyesler, tayyörler, bahçıvan pantolonları vardı. Her türlü, renk renkti hepsi. Hepsi yaşanmıştı, hepsi hissettirmiş, hepsi iz bırakmış. Kelimeler çoktu, değişikçe kombinasyon kurdum her tarzda, her sefere, her kez’e, herkese. Duygular kelimelerle dikildikçe sağlamlaştılar. Bir çeyiz dolusunu sakladım ben de. Birileri gelip birileri gidiyor amansız, zamansız. Belli mi olur el altında bulunsun tabii, belki bir ömür giyeriz bunları belki sadece gelecek seneye! Büyükçe, kocamanca sevin sevdiğinizi. Bir ömür giydirin ona bu layığı kıyafeti. Gözünün içindeki sevinci gördükçe siz yaşayacaksınız o sevinci içinizde. Kalıcı olan da bu galiba, yoksa mahkumsunuz zaten, bilirsiniz gelip geçici…
“bir iz, bir taşıyıcı, bir taşıtan, bir yorgun kılıcı.”ç.kalem
Sevdiklerimizle örülen güzel günlere,
Murat.

1 yorum: