Duygular, düşünceler, tutkular… Birilerinin gelip
birilerinin gittiği ama o birilerinin bazen hiç arkasına bakmadan gittiği
günlerde başladım yazmaya. Ne değer ne kıymet. Bildiğim halde de gittiler.
Dünyanın kaidesi daha ağır bastı gözlerinde. Bense ağırdım kefelerinde birkaç
gram daha fazlaydım. Anlık da değildi bu sevgileri, bunun da farkındaydım. Ama
o gittikleri günlerden izlerini taşıdım birçoğunun. Çoğu kıymetti, özlemdi,
yanımdayken hasretti, yakınımda gurbet… Her geçen gün duygularımı ilikledim birbirine,
sıkı sıkı. Düğmeleri kopmasın diye sağlamca geçirdim ipliği deliklerinden, bir
bir. Emek kokuyordu, kimilerinde hasretle kimilerinde özlemle. Duygularım
yaşlandı beden gençken, istediği kadar diri olsun tecrübelerle yaşın
olgunluğuna erişti dedi kalp bi kere… Dışa vurmadı, hep içeride, hep içeride.
Sonra üzerine fermuar çektim iliklediklerim düğmelerin, daha bi sıkı oldu, daha
bi açılmaz! Cepler dikmiştim, doldu bir şekilde içleri. Hayattan nasibini
aldığı kadarını koydu içine, biraz taştı belki. Aştı maksadını. Gaye boşa
değildi, mücadeleciydi. Yılmaz, yıpranmazdı. Kanmaz, kandırmaz. Bi suya
kanardı, kana kana içerdi gönlü ağır yaralı olunca, epeyce hora geçerdi. Hor
görmezdi. Görür derlerdi. Kapüşonlar diktim sonra, tabii. Süsledim biraz da
orasına burasına bağcık, iplik sokuşturdum. Çoğunda ne yüksüğüm oldu ne
kalkanım! Ben yalnızca etimi kanattım. İçerinin dışavurumunu seyrettim bazen. Manyaktım!
Kelimeleri diktim birbirine, duygularımı işledim içine… Nakşettim gönlümce. Bir
bir, teyel teyel her seferinde… Birdi, bir sürü oldu yaşın içinde. Kelimeler
çoğaldıkça daha çok diktim kelimeleri birbirine. Arada değişik şeyler çıkmadı
değil, farklı alanlarda da çalıştım. Ne kumaşlar geçti elimden! Genelde kendime
göre makasladım. Ölçtüm, biçtim. Etrafımda iyi bir terziydim. Farklı
kumaşlardan farklı modellerle farklı kıyafetler ürettim, giydirdim farklı
insanlara. İnsanlar giyinmeyi sevdi benim elimden. Ben de sevdirdim tabii… Birdi,
bir sürü oldu. Oldu, oldu... En sonunda bir çeyiz dolusuydu. Tek evin tek çocuğu
gibi şımartılmış bir çeyizdi bu. Abartılmış… Bir çeyiz dolusu kelime kesimli
duyguları sakladım. Nakkaşı da bendim. Kasnaksız, şişsiz, tığsız çalıştım.
Yüksüğümün olmadığını söylemiştim zaten! Kanaviçeler, kırkyamalar, danteller,
örtüler, örgüler, iğne oyaları… Abiyeler, fraglar, cepkenler, şalvarlar,
tunikler, döpiyesler, tayyörler, bahçıvan pantolonları vardı. Her türlü, renk
renkti hepsi. Hepsi yaşanmıştı, hepsi hissettirmiş, hepsi iz bırakmış.
Kelimeler çoktu, değişikçe kombinasyon kurdum her tarzda, her sefere, her
kez’e, herkese. Duygular kelimelerle dikildikçe sağlamlaştılar. Bir çeyiz
dolusunu sakladım ben de. Birileri gelip birileri gidiyor amansız, zamansız.
Belli mi olur el altında bulunsun tabii, belki bir ömür giyeriz bunları belki
sadece gelecek seneye! Büyükçe, kocamanca sevin sevdiğinizi. Bir ömür giydirin
ona bu layığı kıyafeti. Gözünün içindeki sevinci gördükçe siz yaşayacaksınız o
sevinci içinizde. Kalıcı olan da bu galiba, yoksa mahkumsunuz zaten, bilirsiniz
gelip geçici…
“bir iz, bir taşıyıcı, bir taşıtan, bir yorgun kılıcı.”ç.kalem
Sevdiklerimizle örülen güzel günlere,
Murat.
“bir iz, bir taşıyıcı, bir taşıtan, bir yorgun kılıcı.”ç.kalem
Sevdiklerimizle örülen güzel günlere,
Murat.
gece gece ne yaptın ya arkadaş ,yüreğine sağlık.
YanıtlaSil