5 Haziran 2012 Salı

Öz-En-Ti

Başlıktan da anlaşılacağı üzere bugünkü konumuzu bildiniz. Tebrikler! Pek çok karakter çeşidi var, bilirsiniz. Doğamız gereği bize düşeni oynarız. Ama iyi ama kötü. Peki genellemek ne derece doğru, tabii ki göreceli. Önemli olan sana düşeni iyi yapmak ve sana yakışanla sağlam bir bağ kurmak! İnsanları, etrafındakileri iyi anmak, andırtmak. Çok kez var olmuş, ta ki en başından kendinni tamamlamış, bir o kadar da eski bi kavram "özentilik". Taklidin yaşam biçimine dönüştürülmüş hali, ucu kaçmış bir uçurtma misali... Anlık değil ömürlük, komedi değil gerçeklik payı var. Müthiş bi ezber yeteneğine sahip, mükemmeliyetçilikle hakkını verir rolün. Hem içsel hem dışsal bağlamda. Kendini öyle bir kaptırır ki rolüne, "öz"ünü kaybeder, gerçeğinden bile "en" oluverir ya da zanneder uzun bi müddet. "Ti" ye alınana kadar en azından, aklı başına gelinceye kadar ya da. Soluklanmadan, mola vermeden, pür dikkat, son sürat kaptırmıştır kendini. Oysaki, ti'ye alınmalarından bihaberdir. Saçma olduğundan, sapan'la atış yapıldığından yoktur haberi.

Çevremizde görürüz son günlerde. Pek çok kişi pek çok kişiyi taklit eder. İyi bir insan sarrafıysanız anlaması oldukça basittir. Hoş, ben inanmıyorum "insan sarrafı" kavramına. Kimse kimseyi tanımadan, çok önceden, öngörüsüyle çözemez pek. Neticeden hiçbir şey dışarıdan görüldüğü gibi değildir. Tanımak, dokunmak lazımdır kişiye. Yoksa önyargıya kaçar, zarardır, ziyan! 6 his başka bi hadise tabii. Onun mevzusu ayrı bir tartışılır.

İyi, hoş da, bir şey atlanır illaki birine özenirsen. Orijinalin tadını vermezsin. Özgünlük zaten senin tabiatında mevcut! Ne diye bir başkasına tamah edesin... Şimdiden söyleyeyim fazla yapmacık olursun özenirsen. İmren, gıpta et, gurur duy veya ne bileyim. Ama özendiğin anda iş bitmiştir. Sesini, soluğunu, kıyafetini, doluluğunu, gülmeni, ağlamanı, jestini, mimiğini, duygu ve düşüncelerini, kısacası her şeyini beğendiklerinden bir parça alıp kendini toplama bilgisayar gibi görme! Hepimiz dünyaya geldiğimiz anda kutusu yeni açılmış bir küçük elektrikli ev aleti gibiyiz! Kullanım kılavuzumuz da içinde, ayarlar menüsü de...  Zamanla eskiyoruz, kullanıldıkça daha bir çok, eskime-eskitilme diz boyu neticede. Yoksa inan, kimsenin umrunda değil. Sezen Aksu gibi konuş, Süleyman Demirel gibi düşün, Tarkan gibi saçını uzat, İlhan Mansız gibi yürü, Angelina Jolie gibi bak, Adriana Lima gibi catwalk yap, Johnny Depp gibi gül, Nihat Doğan gibi hareket et... Ya da herhangi bir sanal karakter yarat kendine. Bir dizi oyuncusu mesela. Rolün rolünü yap, başar mesela! Kimse bununla ilgilenmiyor. Sen yalnızca belki kendi egonu tatmin ediyorsun! Hepsi bu! Hı, bi de belki alay konusu olursun insanlar arasında veya dedikodu malzemesi. Özgünlük gibisi var mı yahu?! Adı bile bi başka geliyor insanın kulağına...

Taklitlerden, imitasyonlardan sakının! Asıllarını yaşattıkları bi gerçek belki ama siz sadece orijinale katkıda bulunuyorsunuz bunu yaparak. madem amaç ego tatmin etmek, böyle düşünerek tatmin edin kendinizi! Taklitte hem yapaylık vardır, hem hırsızlık hem de ucuzdur, bilirsiniz. Tercih edilir ama modası çabuk geçer ve kalitesizdir! Size göre güzel niteliklerse bunlar, ne âlâ, buyrun deneyin! Denemesi bedava! Siz siz olun, başkasına taviz vermeyin ne de ödün. Kendiniz koruyun ki farkınız olsun. Yoksa özenilenler zaten var. Ve onların özentileri çıkınca siz değil onlar "en" oluyor. Siz ise, ti'ye alınan! Bir kere daha bi düşünün en azından... Ama söz verin, bunu yaparken kendiniz olun, kendiniz gibi düşünün. Ne Acun, ne Okan, ne Devlet Bahçeli! Yoksa sayfalarda yalnızca şekil olarak kalırsınız, düşünseniz bile!
Muratça.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder