Malum, Teknoloji Çağı'ndayız. Bilişimimiz zengin, iletişimimiz mükemmel! Bi tıkla her şey tamam... Kasap dükkanları, züccaciyeler, tuhafiyeler, manifaturacılar, manavlar, hırdavatçılar, aktarlar mazide kaldı. Çünkü artık hepsi bi çatı altında! Avm'ler hepsini içine alıyor. Hem dükkan sahibiyle selamlaşmıyosun, hem hepsini tek tek gezmiyorsun. Atla arabana, doğru shopping center'lara... Hem zamanın kısıtlı hem bütçen!
Makineleşmiş insan modelinde kavrulup duruyoruz kendi yağımızda, kendi kabuğumuzda... Her şey o kadar kolay hale geldi ve getirildi ki artık elimizi kolumuzu oynatmaya, başımızı kaşımaya dermanımız da kalmadı mecalimiz de, yok takatimiz de... Bilmiyorum, sanırım kullanma kılavuzu da vermeliler miydi? Zira oruçtan sonra bilinçli yememek gibi bir şey bu. Hem yanlış hem ani hareketler yani... Tüm bu dükkanların yok olması, herkesin okumaya başlaması ve kent kültürünün yaklaşmasıyla tarım ve hayvancılık azalırken işsizlik baş gösterdi tabii haliyle. Çünkü herkes turizmci, herkes işletmeci!
90'larda topçu ya da popçu olmalıydın artık o da kesmiyor. Piyasada şarkıcıdan oyuncudan bol bir şey yok. "Sanatçı" olduklarını söyleseler bile, ortalık cadı kazanı gibi! Fokur fokur kaynıyor gün geçtikçe. Ekmek - aslan ilişkisi de kurulmuyor artık. Zira ne ağzında ne midesinde. Aslan ekmek beğenmiyor! Pasta terhimiz daha ziyade! Kepeklisine burun kıvırıyoruz, çavdarlısına gözlerimizi yumuyoruz, ayçekirdeklisine bile direniyoruz yeri gelince. Bulduk ve bunuyoruz artık maalesef, eski büyüklerimizin söyledikleri gibi...
Lüx eşyalar daha bi tercihimiz! Önceliklerimiz ve ihtiyaçlarımız daha sonra geliyor artık... Araba alıyoruz, zevkimiz hat safhada ama kiradayız senelerdir hala. Ipad alıyoruz kredi kartımız var ya nasıl olsa, cırt, işlem tamam! Ama o borçlar ödenmiyor senelerdir, birikiyor, bir de üstüne yetmezmiş gibi faiz biniyor. Ama bizim hala "iyi ki kredi kartımız var..."! Borçlu nefes alıp veriyoruz ama bize hala hava bedava su bedava... Umurumda mı dünya?!
Her neyse, avm kültürü eski merkezleri şehir dışlarına taşıdı ve şehir merkezleri yavaştan terk ediliyor artık. En ücra yerler değerleniyor bu yerler sayesinde ve yeni şehirleşmeye doğru kayıyoruz son zamanlarda, bilmem farkında mısınız? İş alanları makineleşme, teknoloji, işletme ve turizm sektörlerinde döner oldu. E, şartlar bizi de burnumuzu düşürsek almayız konumuna getirince ortaya "lüx'lük içinde yok böyle bi lüx!" tarzı bi yapılaşma çıktı. Dükkan olgusu yok artık... Bir yabancı veya popüler bir yerli şirketin dağıtımını üstleniyorsanız, yaşıyorsunuz bu hayatta! Onun dışında vitrinini özene bezene süslediğin çanta dükkanı, mankenlerini giydirdiğin bi konfeksiyon veya bijuteri veya butiksen ve adını çok sevdiğin birinin adını verdiysen ya da kendi soyadını... cık... tutmazsın... açmadan kapat derhal... bitti o devir! Bir taraftan, artık herkes okuyor, harici bir şeyler yapman lazım, farkındalık yaratmak adına... Dil ve bilgisayar herkeste, bunlar dışında üstelik! Lise mezunlarımız ve dahi ilkokul mezunları da iş beğenmiyorlar, ezmek gibi algılanmasın ancak üniversiteye okuyan adam da boşuna okumuyor hani... Üstelik liseyi bitiren iş yaşamına daha erken atıldığı için mezun olana kadar bizimki, o işinde yükseliyor. Onun ayakçılığını yapıyor... Gelen düzen bu, genel düzen de... Her yerde böyle artık! Bunun dışında ülke nüfusunun yarıdan fazlası belki işsiz... Çalışanlar da tesadüfe bakın, işlerinden şikayetçi. Bir tarafta biri iş bulamazken biri çalıştığı işinden memnun değil. Bu da sağlam bi lüx!
Kimse severek işini yapmıyor. Müşteri memnuniyetine de aksettiricesine. Müşteri veya dükkan misafiri güleryüzlü, baştacı değil, dedikodu malzemesi olmuş artık! Parasını aldıktan sonra arkasından müşteriyi çekiştiren dükkan sahipleri mevcut! Ondan sonra bu ülkede ne bereket olur ne sağlık afiyet tabii..! Herkeste veryansın, herkeste şikayet! Ne huzur kalır ne bereket! Bazen bu haksız yere şikayetten bize her şeyin müstehak olduğunu düşünüyorum. El kol kıpırdatmadan, her şeyimiz olsun mantığıyla hareketle. İşimiz var şükür demeyip, sevmeyip başkalarına göz etmekle, bizden yukarılara laf etmekle, işi severek yapmamakla ve hakkını vermemekle... Biz birden yükselelim, herkes iş güç sahibi olsun... Olsun ama şu durumda inanın çok zor! Her şey hazır ama olanağı kullanma takatimiz kalmadı artık. Her şey yattığımız yerden oluyor nasıl olsa... Kafamızı kaldıracak vaktimiz yok! Herkes elit, herkes seçkin artık, artist, herkeste bir gereksiz özgüven.... Birileri pohpohlasın, birileri ödün versin, birileri para versin, tolere etsin, göz yumsun, para kırpsın, göz kırpsın, torpil bulsun, haksız yere öne geçsin, göze girsin, söz versin, vesselam bi'tamam! Bu işler oldu artık böyle... Çark böyle dönüyor...
Gerçekler niye hep doğrudur ve acıdır? İçinde yaşadıkça acıyı daha çok yaşıyorsun, daha çok hissediyorsun! Biri selam verse misalen, arkasında bi neden ararız, sağlığımızı sorsa tanımadığımz biri "sanane, deli mi ne deriz" içimizden, "iyiyim, siz?"demeden... Ammaaannn... Hepimiz lüx'üz hiç düşünmeyin, boş verin gitsin... Makineler düşünür bizim adımıza, kredi kartımız da var gerektiğince nasıl olsa?!
Makineleşmiş insan modelinde kavrulup duruyoruz kendi yağımızda, kendi kabuğumuzda... Her şey o kadar kolay hale geldi ve getirildi ki artık elimizi kolumuzu oynatmaya, başımızı kaşımaya dermanımız da kalmadı mecalimiz de, yok takatimiz de... Bilmiyorum, sanırım kullanma kılavuzu da vermeliler miydi? Zira oruçtan sonra bilinçli yememek gibi bir şey bu. Hem yanlış hem ani hareketler yani... Tüm bu dükkanların yok olması, herkesin okumaya başlaması ve kent kültürünün yaklaşmasıyla tarım ve hayvancılık azalırken işsizlik baş gösterdi tabii haliyle. Çünkü herkes turizmci, herkes işletmeci!
90'larda topçu ya da popçu olmalıydın artık o da kesmiyor. Piyasada şarkıcıdan oyuncudan bol bir şey yok. "Sanatçı" olduklarını söyleseler bile, ortalık cadı kazanı gibi! Fokur fokur kaynıyor gün geçtikçe. Ekmek - aslan ilişkisi de kurulmuyor artık. Zira ne ağzında ne midesinde. Aslan ekmek beğenmiyor! Pasta terhimiz daha ziyade! Kepeklisine burun kıvırıyoruz, çavdarlısına gözlerimizi yumuyoruz, ayçekirdeklisine bile direniyoruz yeri gelince. Bulduk ve bunuyoruz artık maalesef, eski büyüklerimizin söyledikleri gibi...
Lüx eşyalar daha bi tercihimiz! Önceliklerimiz ve ihtiyaçlarımız daha sonra geliyor artık... Araba alıyoruz, zevkimiz hat safhada ama kiradayız senelerdir hala. Ipad alıyoruz kredi kartımız var ya nasıl olsa, cırt, işlem tamam! Ama o borçlar ödenmiyor senelerdir, birikiyor, bir de üstüne yetmezmiş gibi faiz biniyor. Ama bizim hala "iyi ki kredi kartımız var..."! Borçlu nefes alıp veriyoruz ama bize hala hava bedava su bedava... Umurumda mı dünya?!
Her neyse, avm kültürü eski merkezleri şehir dışlarına taşıdı ve şehir merkezleri yavaştan terk ediliyor artık. En ücra yerler değerleniyor bu yerler sayesinde ve yeni şehirleşmeye doğru kayıyoruz son zamanlarda, bilmem farkında mısınız? İş alanları makineleşme, teknoloji, işletme ve turizm sektörlerinde döner oldu. E, şartlar bizi de burnumuzu düşürsek almayız konumuna getirince ortaya "lüx'lük içinde yok böyle bi lüx!" tarzı bi yapılaşma çıktı. Dükkan olgusu yok artık... Bir yabancı veya popüler bir yerli şirketin dağıtımını üstleniyorsanız, yaşıyorsunuz bu hayatta! Onun dışında vitrinini özene bezene süslediğin çanta dükkanı, mankenlerini giydirdiğin bi konfeksiyon veya bijuteri veya butiksen ve adını çok sevdiğin birinin adını verdiysen ya da kendi soyadını... cık... tutmazsın... açmadan kapat derhal... bitti o devir! Bir taraftan, artık herkes okuyor, harici bir şeyler yapman lazım, farkındalık yaratmak adına... Dil ve bilgisayar herkeste, bunlar dışında üstelik! Lise mezunlarımız ve dahi ilkokul mezunları da iş beğenmiyorlar, ezmek gibi algılanmasın ancak üniversiteye okuyan adam da boşuna okumuyor hani... Üstelik liseyi bitiren iş yaşamına daha erken atıldığı için mezun olana kadar bizimki, o işinde yükseliyor. Onun ayakçılığını yapıyor... Gelen düzen bu, genel düzen de... Her yerde böyle artık! Bunun dışında ülke nüfusunun yarıdan fazlası belki işsiz... Çalışanlar da tesadüfe bakın, işlerinden şikayetçi. Bir tarafta biri iş bulamazken biri çalıştığı işinden memnun değil. Bu da sağlam bi lüx!
Kimse severek işini yapmıyor. Müşteri memnuniyetine de aksettiricesine. Müşteri veya dükkan misafiri güleryüzlü, baştacı değil, dedikodu malzemesi olmuş artık! Parasını aldıktan sonra arkasından müşteriyi çekiştiren dükkan sahipleri mevcut! Ondan sonra bu ülkede ne bereket olur ne sağlık afiyet tabii..! Herkeste veryansın, herkeste şikayet! Ne huzur kalır ne bereket! Bazen bu haksız yere şikayetten bize her şeyin müstehak olduğunu düşünüyorum. El kol kıpırdatmadan, her şeyimiz olsun mantığıyla hareketle. İşimiz var şükür demeyip, sevmeyip başkalarına göz etmekle, bizden yukarılara laf etmekle, işi severek yapmamakla ve hakkını vermemekle... Biz birden yükselelim, herkes iş güç sahibi olsun... Olsun ama şu durumda inanın çok zor! Her şey hazır ama olanağı kullanma takatimiz kalmadı artık. Her şey yattığımız yerden oluyor nasıl olsa... Kafamızı kaldıracak vaktimiz yok! Herkes elit, herkes seçkin artık, artist, herkeste bir gereksiz özgüven.... Birileri pohpohlasın, birileri ödün versin, birileri para versin, tolere etsin, göz yumsun, para kırpsın, göz kırpsın, torpil bulsun, haksız yere öne geçsin, göze girsin, söz versin, vesselam bi'tamam! Bu işler oldu artık böyle... Çark böyle dönüyor...
Gerçekler niye hep doğrudur ve acıdır? İçinde yaşadıkça acıyı daha çok yaşıyorsun, daha çok hissediyorsun! Biri selam verse misalen, arkasında bi neden ararız, sağlığımızı sorsa tanımadığımz biri "sanane, deli mi ne deriz" içimizden, "iyiyim, siz?"demeden... Ammaaannn... Hepimiz lüx'üz hiç düşünmeyin, boş verin gitsin... Makineler düşünür bizim adımıza, kredi kartımız da var gerektiğince nasıl olsa?!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder