13 Ağustos 2012 Pazartesi

Can Ciğer Yaprak Sarması!

Hayat bir rüzgar... Bizlerse sürükledikleri tozlar, alüvyonlar... Götüreceği yer esmeden önce belli! Sadece biz bunun farkında değiliz. O yüzden bu şaşırma, bu fiziksel tepki, bu ruh yaşlanması. Toz haline gelmeden önce bir kayadaydık. Sağlamdı o. O aileydi çünkü. Bizi var eden ve daima yanımızda. Hep birarada. O sağlamdı, güçlü. Sonra birer ikişer ayrılarak toz haline geldik işte. Rüzgar kayayı götüremezdi ama kumu çakılı götürürdü neticede. Bu bilinmiyor muydu sanki? Gayet de iyi biliniyordu. Her şey olması gerektiği gibi. Derken, küçük küçük hortumcuklar oluşturuyodu rüzgar ara sıra. Nerede ne kadar kum, çakıl, toz varsa belli parçaları biraraya getirerek dönüyordu her hortum kendi arasında. Küçük küçük daireler çiziyordu, yön veriyordu kuma ve çakıla. Sonra... Sonra da savurup atıyordu işte oraya buraya. Kafasına göre. Olur'una gidiyordu çoğu kez, akışına. Yarı planlanmış, yarı alelâde. Ama bu bizim ya gönlümüze göre oluyordu ya da göz göre göre... Ne tesadüf değil mi? Hayat, hayatın içindeki pek çok şeye ne kadar çok benzemekte!

O hortum aslında sürekli oluşur ama size dönemseldir. Daima birileri yer değiştirir. Sıra sizdeyken ürkersiniz. Özlem duyarsınız yanınızda olmayanlara, özlersiniz. Yanınızda olanları pek umursamazsınız oysaki özlediklerinizdir. İllaki ayrı düşmek gerekir sevginin belli olması için! Oysaki ayrılığı da istemezsiniz. Zıtlıklar dünyasında. Bir zıtlık da siz sürersiniz piyasaya! Sıra size gelir yine dönemsellikten koparak ve yeni bi çevre edinirsiniz. Ama siz o hortumun içindesiniz. İçinde olmayınca başkaları içinde. Ve siz içindeyken, içindeki diğerleri değişmekte. Az olsun öz olsun istersiniz genellikle. Canın ciğerin olur birileri ve gerçektir o, sağlamdır. Genellikle de gençlik yıllarına tekabül eder bu sağlam dostlukların kalıcılığı... Lisedir mesela. E ne de olsa hepimiz için başkadır, bir başkadır gençlik yılları, bambaşkadır lise yılları... En başka! Öyle öyle toplarsın can'ları ciğer'leri hayatın dönemselliği içinde. Ve en'lerin olur hepsi, ayrı ayrı, her biri...

Bazıları eti sever, bazıları sebze ağırlıklı yer. Ben de bu yaz sıcaklarında hafif sebze yemekleri tüketilmeli diyenlerdenim, belki biraz da vejetaryenlik etkisidir ancak kuzu sarması yerine yaprak sarmasını tercih ettim sadece(!) Nam-ı diğer Zeytinyağlı... Şaka bir yana kuzu daha lezzetlidir tabii ki ama ender bulursunuz. Ayrı düşünce özlediklerinizden hani! O yüzden kifayeti yüklüdür, ağırdır manası bu sözün. Daima bulunsa da değeri olmazdı gerçi bu kez. Yine kıymetlidir yani kuzu sarması. Bazen sanırsınız, değildir halbuki. Anlarsınız zamanla. Bazen iş işten geçer bazen zararın neresinden dönseniz kârdır elbette ki. Yine kuzu sarması çekse de canınız, ya kursağınızda kalır ya yemeden dizilir boğazınıza, "helal" diyeniniz de olmaz sırtınızı sıvazlayarak hatta! Kuzu bulamazsanız yaprak yiyin, "ekmek bulamazsanız pasta" gibi oldu bu da. Gerçi ikamesi değil tabii hiç bir zaman olamaz da. Ama kuzu bulduysanız ne yaprakla kıyaslarsınız ne de bir başkasıyla! O yüzden değeri ayrı'laşır, o yüzden gelir tadı bir başka! Bulamadıysanız, Yalancı Dolma da yeseniz lezzetlidir, bu vakitten sonra! Limon sıkın siz gene, güzel olur sarmaya. Ben ne sıktım sararken ne de terbiye ettim zeytin yağı gibi üste çıkarak... Olur'una bırakın gitsin ya da fazla sar'madan, kayıp gider nasıl olsa boğazınızdan, kaybını yaşayarak ve yaşatarak!

1 yorum:

  1. Umutları yok olan,serseri mayın gibi gördüğü ışıklara balıklama ateş böcekleri gibi dalan.Ne söylesem az geliyor yazdıklarınızı yorumlamaya ,hayat denen kavram hep yalan.

    YanıtlaSil