Gerçek bir öyküdür bu. Bir yaşam öyküsü. Bir gerçeğin öyküsü. Bir gerçek yaşamın öyküsü. İçinde dolaylı yaşadığım. Anlatılanları hissettiğim. Yüreğimde savaştığım. Etkilendiğim. En yakın bir öyküdür bu. Paylaşmak istedim sizinle. İstediğim. Belki siz de yaşarsınız. Umduğum. Belki siz de dolaylı oynarsınız bu oyunda. Ümit ettiğim. Belki de yaşarsınız siz de. Dolaylı da olsa, doğrudan da olsa. İçinde bulursunuz kendinizi. Şu aracı olmasa belki yaşamayacaktınız. Bihaber. Hem benden, hem köprüden, hem öyküden...
"Çok sevmişti. Deli gibi. Biraz delilik vardı kanında. Kanı yoğrulmuştu başka kanlarla. Her insana uyum gösterirdi kendi canını yakan olmadıkça. İlk sevişiydi bu birini. En ciddi, en derinden... Karıştırılırdı, çoğu kez anlanmazdı hayat oyununda. Diğerleri mızıkçı zannederdi, belki de uyumsuz ama bilmezlerdi hayatın onu seçtiğini, belki anlayacaklardı en sonunda. O bile muamma! Sanmazdı kimseyi kötü. Herkesi bilirdi iyi. Biraz da kendi gibi. Saftı biraz. Aldatılmaya müsait. Sevdiği hem kendisi gibiydi hem de kendisi. Kendi benliğiydi daha çok tabii ki. Biraz alaycıydı sadece. Dünya kuralları belirlenmişti çoktan bu oyunda. Onlar da hakkıyla yaşayacaklardı bunu, sonucu bile bile. Belki acıta acıya... Hayat bir sıfır galipti daha ilk dakikada. Üstelik kendi evinde kendi kanalında!
Çok bakardı o, bizimkine. Bir değil iki kere bakarlardı çoğu da ona. O ise sadece sevdiğine bakardı. Belki bi kere yeterdi belki bi çok kere bile eksikti. Bakardı, gözünün içine. Olurdu en derininde. Belki de olduğunu sanırdı sadece! Yarı platonik yarı empatik geçirildi seneler. Anılar yarı duygusaldı yarı komedi. Yeri gelirdi sevdiği alay ederdi yaşının verdiği olgunlukla(!) En çok da ona üzülür, o acıtırdı içini. Yerdi kendini. Akşamları unutudurdu acısını. Unutmak için en çok müzik dinlerdi. Olanları aktarırdı sırdaşı defterine. O güne tutmadığı günlüğü tutuyordu bu kez, ilk seferine. Şiirler yazardı, sözlerle süslerdi. Hatıralarını saklardı. Mesajlarını silmezdi. İlginçtir çağrılarının üzerine bile aramazdı bir kaç gün kimseyi. Listede onun en başta olmasını isterdi!
Derken artık kendi başladı şiir yazmaya. "Toz Pembe ve Eflatun"du bu şiir. İlk denemesiydi aşka. Duygularını ilk döküşü, kağıda. Kalemi aşkla ilk tutuşu. Olacak ya işte, ilki yaşattı birisi ona! Aşk bahane, oydu esas, gerçek dünya! Güneşin batışı vardı içinde. Gün batımıydı, evet. Yazdığında da şiiri. Şiirse o zamanı yaşıyordu adeta. Grubun tüm renkleri içindeydi şiirin. Yanık kızılı, kızıl kahvesi...
Sonra... Ayrılık vaktiydi. Şiir hasret kalmıştı yazılanına. Özlemişti duygularının kağıda serpiştiren kalp sevdiğini. Elbetteki biliyordu gerçekleri ama yine de özlemişti işte! Onun olamayacağını bile bile. Gizli, saklı. Üstü kapaklı, zincirli, kilitli. Kimsenin açamayacağı ve açmasına izin verilmediği ve verilmeyeceği... Bilmezlerdi bilenler onun yaralarını! Asıl ve gerçek yaşadıklarını... 7'di en sevdiği sayı. Sayılarla arası pek iyi değilse de harfler kadar muhabbeti vardı yediyle. 7... Bir çok kapının kilidi! Uğurluydu nazarında neticede. Yıllar geçti, geçip gitti. Arada dargınlık oldu kırgınlık ama en çok unutulmuşluk, yaşanmamışlık. Ve ilelebet böyle gidecekti artık, sanki. Ancak hiç umulmazdı o günün geleceği...
"Çok sevmişti. Deli gibi. Biraz delilik vardı kanında. Kanı yoğrulmuştu başka kanlarla. Her insana uyum gösterirdi kendi canını yakan olmadıkça. İlk sevişiydi bu birini. En ciddi, en derinden... Karıştırılırdı, çoğu kez anlanmazdı hayat oyununda. Diğerleri mızıkçı zannederdi, belki de uyumsuz ama bilmezlerdi hayatın onu seçtiğini, belki anlayacaklardı en sonunda. O bile muamma! Sanmazdı kimseyi kötü. Herkesi bilirdi iyi. Biraz da kendi gibi. Saftı biraz. Aldatılmaya müsait. Sevdiği hem kendisi gibiydi hem de kendisi. Kendi benliğiydi daha çok tabii ki. Biraz alaycıydı sadece. Dünya kuralları belirlenmişti çoktan bu oyunda. Onlar da hakkıyla yaşayacaklardı bunu, sonucu bile bile. Belki acıta acıya... Hayat bir sıfır galipti daha ilk dakikada. Üstelik kendi evinde kendi kanalında!
Çok bakardı o, bizimkine. Bir değil iki kere bakarlardı çoğu da ona. O ise sadece sevdiğine bakardı. Belki bi kere yeterdi belki bi çok kere bile eksikti. Bakardı, gözünün içine. Olurdu en derininde. Belki de olduğunu sanırdı sadece! Yarı platonik yarı empatik geçirildi seneler. Anılar yarı duygusaldı yarı komedi. Yeri gelirdi sevdiği alay ederdi yaşının verdiği olgunlukla(!) En çok da ona üzülür, o acıtırdı içini. Yerdi kendini. Akşamları unutudurdu acısını. Unutmak için en çok müzik dinlerdi. Olanları aktarırdı sırdaşı defterine. O güne tutmadığı günlüğü tutuyordu bu kez, ilk seferine. Şiirler yazardı, sözlerle süslerdi. Hatıralarını saklardı. Mesajlarını silmezdi. İlginçtir çağrılarının üzerine bile aramazdı bir kaç gün kimseyi. Listede onun en başta olmasını isterdi!
Derken artık kendi başladı şiir yazmaya. "Toz Pembe ve Eflatun"du bu şiir. İlk denemesiydi aşka. Duygularını ilk döküşü, kağıda. Kalemi aşkla ilk tutuşu. Olacak ya işte, ilki yaşattı birisi ona! Aşk bahane, oydu esas, gerçek dünya! Güneşin batışı vardı içinde. Gün batımıydı, evet. Yazdığında da şiiri. Şiirse o zamanı yaşıyordu adeta. Grubun tüm renkleri içindeydi şiirin. Yanık kızılı, kızıl kahvesi...
Sonra... Ayrılık vaktiydi. Şiir hasret kalmıştı yazılanına. Özlemişti duygularının kağıda serpiştiren kalp sevdiğini. Elbetteki biliyordu gerçekleri ama yine de özlemişti işte! Onun olamayacağını bile bile. Gizli, saklı. Üstü kapaklı, zincirli, kilitli. Kimsenin açamayacağı ve açmasına izin verilmediği ve verilmeyeceği... Bilmezlerdi bilenler onun yaralarını! Asıl ve gerçek yaşadıklarını... 7'di en sevdiği sayı. Sayılarla arası pek iyi değilse de harfler kadar muhabbeti vardı yediyle. 7... Bir çok kapının kilidi! Uğurluydu nazarında neticede. Yıllar geçti, geçip gitti. Arada dargınlık oldu kırgınlık ama en çok unutulmuşluk, yaşanmamışlık. Ve ilelebet böyle gidecekti artık, sanki. Ancak hiç umulmazdı o günün geleceği...
Hiç ummadığı zamanda bir aramaydı bu! Hiç aklında yokken nerden çıkmıştı şimdi bu..? Ama iyi ki çıkmıştı bi taraftan... Bi de eski dosyaları açmanın ne gereği vardı öte yandan. Zaman unutturmuşken unutulsaydı işte! Bi daha hatırla, bi daha anı tazele ve tekrar unut. Her aşk imkanlı olmuyor işte! Platoniği kabul etmeyen gülmesin birilerinin kadrajında ve sevilmişti onlarda birilerince belki de... Platonik yanında halt etmiş ama bu onun da imkansızıydı. Başka bir şeydi bu... Korkulur ama 7 sene geçti. Gözler bi kapanıp bi açıldı. Gece ve gündüz bilmem kaç kez eşitlendi. Ay tutuldu, güneş tutuldu, en son dedesi zamanında olan yıldız bile kaydı bu arada. O, yedi sene bekledi...
...ve tekrar kader onları biraraya getirdi. Bu kez farklıydı. Görüntü, yer ve zaman. Kişiler aynı, kişiler farklı, kişiler başka. Daha netti. Daha açık. Daha olgun. Azıcık dertli. Yarı kederli ama değerli. Derken bir gün batımıydı yaşadıkları. Güneş ışığı vurdu yüzüne ve kaybolup gitti, o da, aşkı da, sevdiği de. Ama olsun, yeterdi. O da kabulüydü. Dünya gözüyle bi kere daha görmüştü ya, buna da şükürdü! Anlattığı şiir sevdiği sayıyı bekledi ve şiir gerçekleşti, tıpkı o günki gibi ve bitti. Bilinmez, yaşanır mı aynısı. Birdaha kavuşurlar mı birbirlerine. O büyüttüğü aşk yaşlanır belki, insan kaderi girer bir toprağa. Kalbi de ruhu da o aşkla yanıp kül olur karışır toprağa. Ama tek bilinen o ki, asla birlikte olamayacakları. İmkansızlıkları. Ölüm ayırır elbet, aşkları ölmez belki. Hiç bir şeye mecali kalmadı yorulmuştur avuttuğu kalbi. O şiir bir besteydi ayrıca, şiirse yaşanmış bir gerçek. Gençtiler henüz ancak sahipti ruhları yaşlanmış bir yürekte. Ne vardı gölgesinde oynamasalardı dünyanın... Kalp sevmişti bi kere ne isyanın vardı suçu ne inkârın... Yaşanmış ve yaşanmaya devam edecek bir serüvendi bu, ne tesadüfî ne de olması gerektiği gibi... O'ndam sonra inandıracağını bilse de kendine, avuntu misali, asla O'nun kadar sevemeyeceği gerçeğine hazırlaması gibi. Çok sevmişti."
...ve tekrar kader onları biraraya getirdi. Bu kez farklıydı. Görüntü, yer ve zaman. Kişiler aynı, kişiler farklı, kişiler başka. Daha netti. Daha açık. Daha olgun. Azıcık dertli. Yarı kederli ama değerli. Derken bir gün batımıydı yaşadıkları. Güneş ışığı vurdu yüzüne ve kaybolup gitti, o da, aşkı da, sevdiği de. Ama olsun, yeterdi. O da kabulüydü. Dünya gözüyle bi kere daha görmüştü ya, buna da şükürdü! Anlattığı şiir sevdiği sayıyı bekledi ve şiir gerçekleşti, tıpkı o günki gibi ve bitti. Bilinmez, yaşanır mı aynısı. Birdaha kavuşurlar mı birbirlerine. O büyüttüğü aşk yaşlanır belki, insan kaderi girer bir toprağa. Kalbi de ruhu da o aşkla yanıp kül olur karışır toprağa. Ama tek bilinen o ki, asla birlikte olamayacakları. İmkansızlıkları. Ölüm ayırır elbet, aşkları ölmez belki. Hiç bir şeye mecali kalmadı yorulmuştur avuttuğu kalbi. O şiir bir besteydi ayrıca, şiirse yaşanmış bir gerçek. Gençtiler henüz ancak sahipti ruhları yaşlanmış bir yürekte. Ne vardı gölgesinde oynamasalardı dünyanın... Kalp sevmişti bi kere ne isyanın vardı suçu ne inkârın... Yaşanmış ve yaşanmaya devam edecek bir serüvendi bu, ne tesadüfî ne de olması gerektiği gibi... O'ndam sonra inandıracağını bilse de kendine, avuntu misali, asla O'nun kadar sevemeyeceği gerçeğine hazırlaması gibi. Çok sevmişti."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder