Her şeyi anladık da bazı kavramların hayata geçirilmesi kaldı a dostlar(!) Herkes her şeyin en iyisini, en güzelini ve en doğrusunu biliyor... Da niye var o zaman kötülük, yanlışlar? Bunu da sorgularken buluyorum kendimi. Biraz kavram temelinde idman yapalım sizinle düşünerek. Hayata uygulanabilirliğini tartışıp değerlendirelim sonra da bu kavramların. Kavramları seçtim sizin için, bu kez üleştirme üzerine sıklıkla. Hadi başlayalım...
Pasta payı... Ortada büyük bir pasta var. Atıyorum, 8 kişilik olsun. Aa! 9 kişiyiz biz şansınıza. O bir kişi ya çocuğu olduğu için (8 kişinin arasında) vazgeçer, ya şeker hastasıdır... Ancak bölen her türlü böler kendi payından öte yandan tabii. Bir de 10 kurabiyemiz olsun örneğin. Herkes aldı aynı anda, 9 bitti. Ortada bir tane kaldı. Bu kez kim alır o payı? Kim 2 kez yiyecek? Aslında her zaman birileri alır veya biz, sorgulamayız ama aslında durumu biliriz-dir. Bir taraftan bir iç hesaplaşmamız olur ister istemez. Çok tuhaf...
Dudak Payı... Payların hayatımızdaki yeri ve önemi büyüktür kuşkusuz. Bu cümle biraz makale tarzı oldu ve bir o kadar da klişe, farkındayım ancak paydan paya perderpey fark vardır aslında. Hayatı ister istemez anlatır bize. İpucu bile verir tanımadığımız biri hakkında esasında. Doğruya da götürebilir bizi çoğunlukla üstelik. Dudak payı elbette dolu bardağa bırakılan boşluk. Genelde boş kalır ki dökülmesin, rahatsızlık vermesin, kolayca nefes alınsın ve ağız duruşu rahat olabilsin. Buraya kadar tamam. Ama meyler, sekler, türlü içkiler de değişebiliyor bu pay tabii. Suyu taşır, kana kana iç yoksa. Zaten katı cismi bölmek daha kolay? (!)
Kedi payı... Bilmiyorum şimdi durum nedir, eskiden daha yaygındı, mahalle kasapları kedi payı ayırırlardı etlerden. Kedilere verilirdi o pay, dağıtılırdı mahallenin kedilerine. Ya da dağıtmaya gerek kalmadan kediler biterdi kasap dükkanlarının etrafında! Hayvan bile alırdı nasibini... Şimdi Kurban Bayramında örneğin, kesilen hayvanların neredeyse tamamı bekletiliyor, buzluklarda. 1 sene bekliyor, dolaplar sağlam, eyvallah tamam ona laf eden yok ama fakirlere, eşe dosta akrabaya vermek gibi bir adet kültür ve farz da yok oluyor. Bazı şeyleri bazı şeylere yeğler olduk, lüksümüz yokken, lüksümüz çokken(!), bilmem farkında mısınız ya da siz de düşünüyor musunuz?
Kardeş Payı... Bu, pasta payına benzemekle birlikte aslında farklıdır, daha bir incedir. Yenen şey aynı ama gittiği mideler farklı. Yani... Tek bir şeyin iki kişi arasında bölünmesi. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi(!)'nin çıkış noktası aslında, atasözü olsa buna tekabül ederdi elbette. İnceliklidir. Herkes görmez ya da düşünmez. E yargılamak da bize düşmez, tabii. Ama unutulmuş, yokolagelmiş günümüz anlayışında olsa da yadırganan bir hicap tutumu(!) Bilakis, olması gereken, "insanlık" davranışı...
Pasta payı... Ortada büyük bir pasta var. Atıyorum, 8 kişilik olsun. Aa! 9 kişiyiz biz şansınıza. O bir kişi ya çocuğu olduğu için (8 kişinin arasında) vazgeçer, ya şeker hastasıdır... Ancak bölen her türlü böler kendi payından öte yandan tabii. Bir de 10 kurabiyemiz olsun örneğin. Herkes aldı aynı anda, 9 bitti. Ortada bir tane kaldı. Bu kez kim alır o payı? Kim 2 kez yiyecek? Aslında her zaman birileri alır veya biz, sorgulamayız ama aslında durumu biliriz-dir. Bir taraftan bir iç hesaplaşmamız olur ister istemez. Çok tuhaf...
Dudak Payı... Payların hayatımızdaki yeri ve önemi büyüktür kuşkusuz. Bu cümle biraz makale tarzı oldu ve bir o kadar da klişe, farkındayım ancak paydan paya perderpey fark vardır aslında. Hayatı ister istemez anlatır bize. İpucu bile verir tanımadığımız biri hakkında esasında. Doğruya da götürebilir bizi çoğunlukla üstelik. Dudak payı elbette dolu bardağa bırakılan boşluk. Genelde boş kalır ki dökülmesin, rahatsızlık vermesin, kolayca nefes alınsın ve ağız duruşu rahat olabilsin. Buraya kadar tamam. Ama meyler, sekler, türlü içkiler de değişebiliyor bu pay tabii. Suyu taşır, kana kana iç yoksa. Zaten katı cismi bölmek daha kolay? (!)
Kedi payı... Bilmiyorum şimdi durum nedir, eskiden daha yaygındı, mahalle kasapları kedi payı ayırırlardı etlerden. Kedilere verilirdi o pay, dağıtılırdı mahallenin kedilerine. Ya da dağıtmaya gerek kalmadan kediler biterdi kasap dükkanlarının etrafında! Hayvan bile alırdı nasibini... Şimdi Kurban Bayramında örneğin, kesilen hayvanların neredeyse tamamı bekletiliyor, buzluklarda. 1 sene bekliyor, dolaplar sağlam, eyvallah tamam ona laf eden yok ama fakirlere, eşe dosta akrabaya vermek gibi bir adet kültür ve farz da yok oluyor. Bazı şeyleri bazı şeylere yeğler olduk, lüksümüz yokken, lüksümüz çokken(!), bilmem farkında mısınız ya da siz de düşünüyor musunuz?
Kardeş Payı... Bu, pasta payına benzemekle birlikte aslında farklıdır, daha bir incedir. Yenen şey aynı ama gittiği mideler farklı. Yani... Tek bir şeyin iki kişi arasında bölünmesi. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi(!)'nin çıkış noktası aslında, atasözü olsa buna tekabül ederdi elbette. İnceliklidir. Herkes görmez ya da düşünmez. E yargılamak da bize düşmez, tabii. Ama unutulmuş, yokolagelmiş günümüz anlayışında olsa da yadırganan bir hicap tutumu(!) Bilakis, olması gereken, "insanlık" davranışı...
Kıl Payı... Pek hoş çağrışımlar yapmaz genelde. Aslında genelde müjdeli haberlerde kullanılır ama "sınırdan, ucundan kıyından" manası vardır bu kavramda da. Bir olay geçirmişsinizdir başınızdan, kılpayı yırttım ölmekten dersin mesela. Veya öleyazdım! Ya da matematiğin zayıftır ancak son sınavdan kılpayı geçmişsindir, yeterli puanı alarak. Kendi payını bir başkası vermez, düşünmez ya da beklemezsin başkasından bunda da diğer paylardan farklı olarak. Kendi payını kendin yaratırsın aslında. Kendine ayırırsın, hissen dardır ama. Ucu ucuna, kıtı kıtınadır. Yetinirsen ne mutlu ama tamah etmeyebilir insanoğlu. Her ikisi de sunulu doğada. Kişi ve algılayışı farklı tabii tercihleri de bu doğrultuda.
Kıl payından sonra esas nokta "vur sopayı"dır aslında. Kendine vurursun o sopayı, biraz kendini dizginlemek için. Kendini çimdikler gibi, tokat atar gibi... Kendi kendine... Etki yaratır eğer hâlâ algılayabiliyorsan bazı şeyleri ve kaybetmemişsen bazı şeyleri, değerlerinden. Bölüşmek, üleşmek önemli. Payı büyük hayatımızda(!) Payların payı bu hayatımıza. Paylaşımların her biri bir anı olarak geri dönecektir size, unutmayın. Kaybeden değil, kazanan olursunuz. Bu yüzden vardır ya bir fincan kahvenin de 40 yıl hatrı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder