29 Ocak 2013 Salı

Ayran Gönüllü Olmak



Büyük bir devlet sanırım bu zamanda! Hem kendimiz için hem de etkileşimin doğasında bulunan insanın diğer insanların merkezi konumunda bulunması için… Üstelik bir de ucuz, bedava! Yarı fiyatına taksite de gerek yok 12 aya varan indirime de kredi kartına 6 aya varan taksit artı sürpriz hediyelere de. Hediyesi zaten içinde. Ruhun içinde hem de. Motive, huzur, doyum, haz doruklarda! Geçici mi? Ammann hangimiz geçici değiliz ki bebeğim… Dünya yalan klişesini sallamadan şurada “bir kez sevenlerdenim” lafını hatırlatmak isterim. Bir başka klişe noktası yani. Klasikleşmiş klişelerden yani bu… “Aşklar da artık çantalar gibi sahte” hani şarkıda da dediği gibi. “Benim hatırladığım bir annem bir babam…” diye devam eder aynı şarkı. Hoş, tutunamayanlardan o da. Bir kez sevenlerden çünkü. Çağımıza demode şekerim. Kullan-tüket devrine ayak uydurmakta zorlanırsın sen de gidersin hoooppp çöpe!!! Sonra seni kullanırlar sen kullanmazsan… E devirin gerektirdiği gibi. O değil de kağıdın, kartonun, kumaşın, çaputun, plastiğin, camın geri dönüşümü olduğu gibi insanın da var mı geri dönüşümü(!) Hoş, insan kendine tekrar gelip, dönüşene kadar… Neyse, maymun iştahlı olmak mı gerekir bu devirde yoksa olmasak da yaşamımızın devamı gelir mi, idame ettirir miyiz diye sormak gerek bazen kendimize. Malum, Maymunlar Cehennemi’ne dönmeden ortalık bir el atılması lazım konuya. Şimdi el atmak denince pek çok taciz-tecavüz serüveni geçti aklınızın ucundan belki biraz. Türkçe işte nereye çekirsen(!) değil mi? Hiç bizim bir suçumuz yok zaten.  Kanatlarımız eksik. Ona buna sataşıyoruz ancak. Sorgulamaları da yanlış yapıyoruz, eleştirileri de oysaki. Kendimizi görmeden yapmak da cabası işin. Bizim hiçbir kötü özelliğimiz yok… Artık öyle bir devire girdik ki her şey ortada! Açık ve seçik… Ayıp, müstehcenlik, seksüalite maalesef hat safhada. Tamam, yerine göre bilinmesi gereken şeyler belki ama tutum ve üslup da son derece aykırı hareket ediyoruz. İnsan doğasına aykırı hareketler bunlar. Fazla rahat bir ortamda yok hani, bundan şikayetçiyiz ya hepimiz(!)yazık ediyoruz bazı değerlere, çoğu kez farkında olmayarak. Neyse ki bilinçli halimiz değil bu. Biri varken yanımızda bizi seven, bir diğerine kayıyor gözlerimiz. Biri elimizde ama biz ceplerimizi doldurmaya çalışıyoruz(!) Yedekte bulunsun mantelitesi! Aşk da cayıyor, değer kaybediyor, küsünce… Onun eline geçiyor ipler, kozlar onun elinde işliyor sonra. Adamı salağa çeviriyor. Tabii adam’sa eğer. Nadir bulunuyor, nadide ve ender parçalara sesleniyor. Onlarsa toplumdaki nezih yerlerini alıyorlar. Hayat en çok onlara güzelleşiyor belki ama kıskanılan da, imrenilen de, özenilen de gıpta edilen de çekiştirilen de b*k atılan da onlar oluveriyorlar sonra. Kendimize bakmadan bir de üste çıkıyoruz hep yaptığımız gibi. Alışmış kudurmuştan beter, derler ya hani tam bunu için işte. İnkar ediyoruz bir de, yalan ve riyakarlığımız yetmiyor gibi. Ayıbın kendisi olan ayıpı nasıl görür bu da bir muamma tabii… Özel ve mahremin etik ve ahlaki olmaması da gayet alışılır bir durum haliyle. Tatmin, ego, haz, doyum hep kendimize hizmet ediyoruz. Merkezindeyiz ya dünyanın… “Ben” varım, buradayım işte! Yazık… Gerçekten yazık bazı durumlarda insanoğluna. Acınılası… Her şeyi kendi içinde barındırır ayran. Öyle ayran olur ya hani. Tuz, yoğurt, su karışır çalkalanır; bileşenler bir element çıkarır ortaya hani; o misal biraz da. Sonra dinginleşir ama. Tam içi geçerken su üste çıkar yoğurt ve tuz dibe çöker. Tat vermez. İşte kendimizi çalkaladığımız takdirde bir işe yarar insanoğlu aslında. Yani benliğine hizmet ettiği sürece! Sonunu, sonucunu düşünmeden. Başkalarını kendimizde eriterek, tıpkı tüket-kullan çağının bizi kendi içinde erittiği gibi. Tüketmezsen de kullanılırsın aslında. O zaman neymiş felsefe? Çalkalandım da duruldum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder