Eveett... Bir gün daha bitti çuval dolusu bir yıldan. Günler eksiledursun hep söylenir denir ya "hayır" diyebilmek, hayır "evet" kadar yerleşik değil dilimize o manada aslında. Vücut dilimizi ele alalım örneğin. Başımızı en çok aşağı doğru sallarız; yana veya yukarı doğru mu, sorarım size?! Halbuki hayır da baş sağ ve sola gittiği zaman ve yukarı doğru kademeli olarak kaldırıldığında ve hatta gözün büyütülerek kaşların kalkmasıyla gerçekleşir. Her yol hayır'a çıkıyor yani evet'e göre. Ancak, biz yine de tüm bunlara rağmen başımızı yalnızca sallarız, "evet" çıkararak genellikle. Tıpkı bir dönem araba arkalarını süsleyen biblodan kafa sallayan köpekler gibi. Rastgele ve alışılagelmiş. Biraz da sallanmaya mecburmuş hissi. Hem anladığımızı göstermek için hem cevap vermek maksadında... Tamamen açık ve net. Bir o kadar da tembellik eğilimine sahip aslında. Daha sert vuralım da rock müzik dinlemeye tamamlayalım olayı, olsun bitsin. Hep işlerimizi oldu bitti'ye getirdiğimiz gibi. Tam istediğimiz gibi yani. Amacımız doğrultusunda. Çıkarlar mahiyetinde. Gerçekten, geçiştirmemek adına birtakım şeyleri, düşünmek lazım üzerinde ciddi mi ciddi... Rahat nefes almamızı sağlayacak, yaşamımızı kolaylaştıracak ve ruhumuzu ferahlatacak sonuçlarla karşılaşacağız çünkü bu yolun sonunda. Bu yüzden, ne kadar "evet" dense de "hayır" da demeli gerçekten. Bir baş ucu kitabı gibi, el altında bir film gibi, zihinde yer edinmiş bir şarkı gibi... Hayır diyebilmeli. Kırmak kırmamak değil bu, gönül almak hiç değil. Menfaat ya da bencilliğe gitmesin olay. Sonuçta herkeste bir tutam mevcut. Kullanana göre yoğunluk kazanmakta sadece. Sonucunda bizi memnun kalacak kararlar için düşünüp hareket etmeli zamanında. Pişmanlığı perişan etmeden önceki vakit yani. En yakın ipucunu kullanarak hayatta. Bu sefer kâğıtları siz dağıtırmış gibi. Rol değişimini söz konusu yapıp merkeze çekmeniz elinizde hayatta. Bakmayın pek çok dağınık kare kendisi. İçi de bir o kadar çeşni çeşit, karman çorman, allak bullak. Epeyce bir kalabalık. Bir o kadar da karışık. Ama kendinizi istemediğiniz şeylere zorlamayın. Karşınızdakine yansır, gönülsüz olunca iş, hissettirirsiniz bu kez de geriye dönemezsiniz. En azından başından deyin ki hem gönlünüzce olsun hem de sonunda üzülmeyin. Düşünün ve öyle karar verin. "Ne hindi gibi düşünüyorsun?", "Düşün düşün b*ktur işin"ler için düşünün, onlara rağmen düşünün! Evet, tek farkımız bu diğer varlıklardan çünkü. Elbette düşünmek bize özgü. Doğru adımları görmeniz için size sunulan bir lütuf. Her şeye laf attık kirleterek bir bu kalmıştı bize özgü kirletmediğimiz'i görebilmek için düşünün. Sorgulayın ve eleştirin. Güçlü hissedeceksiniz. Yeri gelince kullanın olumsuz kalıpları da, kolayca da ba sallamayın. Kendimiz için. En iyi kararlar için. Eh... Ne demeli o zaman... Sonumuz "hayır" olsun bakalım...
15 Ocak 2013 Salı
"Evet Efendim Sepet Efendim!"
Eveett... Bir gün daha bitti çuval dolusu bir yıldan. Günler eksiledursun hep söylenir denir ya "hayır" diyebilmek, hayır "evet" kadar yerleşik değil dilimize o manada aslında. Vücut dilimizi ele alalım örneğin. Başımızı en çok aşağı doğru sallarız; yana veya yukarı doğru mu, sorarım size?! Halbuki hayır da baş sağ ve sola gittiği zaman ve yukarı doğru kademeli olarak kaldırıldığında ve hatta gözün büyütülerek kaşların kalkmasıyla gerçekleşir. Her yol hayır'a çıkıyor yani evet'e göre. Ancak, biz yine de tüm bunlara rağmen başımızı yalnızca sallarız, "evet" çıkararak genellikle. Tıpkı bir dönem araba arkalarını süsleyen biblodan kafa sallayan köpekler gibi. Rastgele ve alışılagelmiş. Biraz da sallanmaya mecburmuş hissi. Hem anladığımızı göstermek için hem cevap vermek maksadında... Tamamen açık ve net. Bir o kadar da tembellik eğilimine sahip aslında. Daha sert vuralım da rock müzik dinlemeye tamamlayalım olayı, olsun bitsin. Hep işlerimizi oldu bitti'ye getirdiğimiz gibi. Tam istediğimiz gibi yani. Amacımız doğrultusunda. Çıkarlar mahiyetinde. Gerçekten, geçiştirmemek adına birtakım şeyleri, düşünmek lazım üzerinde ciddi mi ciddi... Rahat nefes almamızı sağlayacak, yaşamımızı kolaylaştıracak ve ruhumuzu ferahlatacak sonuçlarla karşılaşacağız çünkü bu yolun sonunda. Bu yüzden, ne kadar "evet" dense de "hayır" da demeli gerçekten. Bir baş ucu kitabı gibi, el altında bir film gibi, zihinde yer edinmiş bir şarkı gibi... Hayır diyebilmeli. Kırmak kırmamak değil bu, gönül almak hiç değil. Menfaat ya da bencilliğe gitmesin olay. Sonuçta herkeste bir tutam mevcut. Kullanana göre yoğunluk kazanmakta sadece. Sonucunda bizi memnun kalacak kararlar için düşünüp hareket etmeli zamanında. Pişmanlığı perişan etmeden önceki vakit yani. En yakın ipucunu kullanarak hayatta. Bu sefer kâğıtları siz dağıtırmış gibi. Rol değişimini söz konusu yapıp merkeze çekmeniz elinizde hayatta. Bakmayın pek çok dağınık kare kendisi. İçi de bir o kadar çeşni çeşit, karman çorman, allak bullak. Epeyce bir kalabalık. Bir o kadar da karışık. Ama kendinizi istemediğiniz şeylere zorlamayın. Karşınızdakine yansır, gönülsüz olunca iş, hissettirirsiniz bu kez de geriye dönemezsiniz. En azından başından deyin ki hem gönlünüzce olsun hem de sonunda üzülmeyin. Düşünün ve öyle karar verin. "Ne hindi gibi düşünüyorsun?", "Düşün düşün b*ktur işin"ler için düşünün, onlara rağmen düşünün! Evet, tek farkımız bu diğer varlıklardan çünkü. Elbette düşünmek bize özgü. Doğru adımları görmeniz için size sunulan bir lütuf. Her şeye laf attık kirleterek bir bu kalmıştı bize özgü kirletmediğimiz'i görebilmek için düşünün. Sorgulayın ve eleştirin. Güçlü hissedeceksiniz. Yeri gelince kullanın olumsuz kalıpları da, kolayca da ba sallamayın. Kendimiz için. En iyi kararlar için. Eh... Ne demeli o zaman... Sonumuz "hayır" olsun bakalım...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder