"Benimle aynı düşünüyorsan çok yaşa! Farklı düşünüyorsak toprağını çoktan örttüm kendi ellerimle. 'İzin verdim', ölebilirsin."
Her bir insan farklı düşünce getirir dünyaya oysa. Bizi birbirimizden farklı kılan da düşüncelerimizdir. Ancak kabul edemediğimiz bizim gibi düşünmeyenelerdir. Saygıyı da hak edemez "onlar" üstelik. Ölünce iki göz yaşı adet olmuştur, bir de dua. Hepsi de bu kadar basittir. Peki ya ömür bu kadar basit mi? Sevmek bu kadar ucuz mu? Bir insan katbekat emekle dünyaya gelir. Bir insanı var eden birçok insan vardır. İnsan, iletişim ve etkileşim sürecindedir. Öte yandan, insanın insana en büyük cezası unutmak... Unutmak varken üstelik buna kin, nefret, intikam da eşlik edecektir... Biz o kadar benciliz ki aslında, egomuzu tatmin ederiz bir çok karesinde hayatın. Bize benzeyenlerle "en çok" iyi geçinir, onlara yakın oluruz. Onlardır çevremiz. Bir bakıma bizi, bizim gibileri yaşatırız, var ederiz. Bu yüzden bizim gibi düşünenleri okuruz, bizim gibi hareket edenlere, davrananlara sergiler açarız, yaşamımıza alırız. Kendi düşüncelerimizi savunanlara oturturuz temel taşlarımıza. Yarı onlardan destek alırız, yarı kendimize yer veririz. Yine unutmayız kendimizi yani. Biz en değerliyiz. Kendi düşüncelerimize referans veririz aslında... Başka kaynakları önerirken... Oysa, dedim ya, herkes farklıysa herkesin düşüncesi de farklı. İşte budur asıl sorun, budur kökteki problemimiz. Senelerdir verdiğimiz mücadele bunun üzerine kurulu. Maalesef ki aşamadığımız. Tarihin tekerrür ettiği filan yok, aslında, insan tekerrür ediyor kendini. Bizimle aynı düşünmeyenleri kabul edememiz. Verdiğimiz savaş da bu, aldığımız darbe de. İnsana özgü bir hediye düşünmek oysaki. Ama bizim için yalnızca bizim gibi düşünenler var. Olaya can noktasında bakmıyoruz. Bir kişinin ölümü demek onun varlığının hayattan silinmesiyle birlikte bir daha olmaması demek, tüm emeklerin tek bir canda sona ermesi demek. İdrak edemeyişimiz bu. Anlamamakta ısrar edişimiz, vargücümüzle direnişimiz. Bizim zavallı hallerimiz! Yazık... Düşünce farklı, kinin öfkeyle birlikte canı öldürme düşüncesi farklı. Biri insani boyutta, biri insanilikten çıkma boyutunda. Aradaki ince çizgideyiz, bu yüzden inceliğe erişemeyişimiz. Kendimizi yenilemeyişimiz. Bu yüzden o ince noktayı tutturamayışımız. Bu yüzden tüm dengesizliğimiz. Aynı düşünenlerle kendimizi yaşatıyoruz, yüceltiyoruz, destekle çoğaltıyoruz. Bu yüzden aynı türün içindeki binlerce iç muhakeme. Gereksiz. Lüzumsuz. Ama hayatın vazgeçilmezi! Bir çatıda toplanamadık bari farklı düşünenlere ufak bir saygı olsun onların ölümünü istemeyecek kadar. Etraftan etkilenip de etrafa dönütte bulunacağımıza farklılaşmayı deneyip sıyrılsak tüm bu kötü düşüncelerden, art niyetlerden... arınsak, mesela? Yaşam garantimizmiş gibi hareket etmek de egonun bir parçasıyken üstelik. Komiğiz... "Biz" aslında en çok salak durumuna düşen, çelişkiler içindeki şaşkın komiğiz.
"Benimle aynı düşünüyorsanız varsınız, 'çok yaşa'yınız (Bu da bu kadar basit olmamalı oysa)... Değilseniz terk edin burayı! Ya da çoktaaann terk etmeliydiniz!"
Her bir insan farklı düşünce getirir dünyaya oysa. Bizi birbirimizden farklı kılan da düşüncelerimizdir. Ancak kabul edemediğimiz bizim gibi düşünmeyenelerdir. Saygıyı da hak edemez "onlar" üstelik. Ölünce iki göz yaşı adet olmuştur, bir de dua. Hepsi de bu kadar basittir. Peki ya ömür bu kadar basit mi? Sevmek bu kadar ucuz mu? Bir insan katbekat emekle dünyaya gelir. Bir insanı var eden birçok insan vardır. İnsan, iletişim ve etkileşim sürecindedir. Öte yandan, insanın insana en büyük cezası unutmak... Unutmak varken üstelik buna kin, nefret, intikam da eşlik edecektir... Biz o kadar benciliz ki aslında, egomuzu tatmin ederiz bir çok karesinde hayatın. Bize benzeyenlerle "en çok" iyi geçinir, onlara yakın oluruz. Onlardır çevremiz. Bir bakıma bizi, bizim gibileri yaşatırız, var ederiz. Bu yüzden bizim gibi düşünenleri okuruz, bizim gibi hareket edenlere, davrananlara sergiler açarız, yaşamımıza alırız. Kendi düşüncelerimizi savunanlara oturturuz temel taşlarımıza. Yarı onlardan destek alırız, yarı kendimize yer veririz. Yine unutmayız kendimizi yani. Biz en değerliyiz. Kendi düşüncelerimize referans veririz aslında... Başka kaynakları önerirken... Oysa, dedim ya, herkes farklıysa herkesin düşüncesi de farklı. İşte budur asıl sorun, budur kökteki problemimiz. Senelerdir verdiğimiz mücadele bunun üzerine kurulu. Maalesef ki aşamadığımız. Tarihin tekerrür ettiği filan yok, aslında, insan tekerrür ediyor kendini. Bizimle aynı düşünmeyenleri kabul edememiz. Verdiğimiz savaş da bu, aldığımız darbe de. İnsana özgü bir hediye düşünmek oysaki. Ama bizim için yalnızca bizim gibi düşünenler var. Olaya can noktasında bakmıyoruz. Bir kişinin ölümü demek onun varlığının hayattan silinmesiyle birlikte bir daha olmaması demek, tüm emeklerin tek bir canda sona ermesi demek. İdrak edemeyişimiz bu. Anlamamakta ısrar edişimiz, vargücümüzle direnişimiz. Bizim zavallı hallerimiz! Yazık... Düşünce farklı, kinin öfkeyle birlikte canı öldürme düşüncesi farklı. Biri insani boyutta, biri insanilikten çıkma boyutunda. Aradaki ince çizgideyiz, bu yüzden inceliğe erişemeyişimiz. Kendimizi yenilemeyişimiz. Bu yüzden o ince noktayı tutturamayışımız. Bu yüzden tüm dengesizliğimiz. Aynı düşünenlerle kendimizi yaşatıyoruz, yüceltiyoruz, destekle çoğaltıyoruz. Bu yüzden aynı türün içindeki binlerce iç muhakeme. Gereksiz. Lüzumsuz. Ama hayatın vazgeçilmezi! Bir çatıda toplanamadık bari farklı düşünenlere ufak bir saygı olsun onların ölümünü istemeyecek kadar. Etraftan etkilenip de etrafa dönütte bulunacağımıza farklılaşmayı deneyip sıyrılsak tüm bu kötü düşüncelerden, art niyetlerden... arınsak, mesela? Yaşam garantimizmiş gibi hareket etmek de egonun bir parçasıyken üstelik. Komiğiz... "Biz" aslında en çok salak durumuna düşen, çelişkiler içindeki şaşkın komiğiz.
"Benimle aynı düşünüyorsanız varsınız, 'çok yaşa'yınız (Bu da bu kadar basit olmamalı oysa)... Değilseniz terk edin burayı! Ya da çoktaaann terk etmeliydiniz!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder