

Giriş biraz sert oldu ama ne sertlikler yaşadık, boşversenize, Türkiye'de bugüne dek. Gerçeğiyle gizlisiyle yalanıyla, çok değil elbet bu da atlatılır elbet(!) "Geçer" derler, "boşver" derler, "geçmiş olsun" derler, en iyisini düşünenler özellikle hatta "bununla gelsin geçsin" derler ya hani; nasıl geçtiğidir önemli olan bunun aslında. Atladıkları nokta, en önemli nokta hatta. Bunu bilmezler, sormazlar, ilgilenmek istemezler bu yüzden de sormazlar ya zaten. İşin özü dışarıdan gibi görülmese gerek. Değerlendirme, öğüt/nasihat verme, şans/dilek dileme, talep/iyilik etme, isteme, talkım verme kolaydır, dildedir ancak olayın içinde olmak başkadır genellikle. Yaşamak hele ki ve illaki yürekle...
Babaları değerlendirdik, konu annelerle de genellendi tabii bu arada, ama peki ya çocuklar... Çocuklar yaparlar mı elinden geleni? Emeği, hazır lokmayı, ekmek elden su gölden'i, elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak'ı, bir dediğini iki etmeme'yi... ve nicelerini... Devri daim dünya ters döndüğünde, tersine işlediğinde her şey bu kez, karşılıklarını verir mi o 45'lik 50'lik ama hep gözlerinde 7 / 10 yaşındaki çocuklar, değeri? Bu kez ters döndürüp verirler mi çocukluklarında aldıkları o emeği o babalara ya da annelere? Hayat müşterek, denir ya hani, yeni evlenenler için. Bilhassa bizim toplumda kadınlar kullanırlar ev işlerinde kocalarının/ erkeklerin de bulaşması için bazı şeylere/işlere. Herkes işine geleni kullanır ya atasözü diye bu söz herkesin işine gelir yeri geldiğinde çünkü. Ama bu söz asıl anne baba ve onların görevleri için de çocuklar büyüdükten sonra aynı şekilde davranılması konusunda hayata geçirilmeli işte. Hayat o zaman müşterek olmalı. Bu söz bunun için zaten. İnsan insanın külüne muhtaç olur çünkü hayatta, her ne kadar kurdu olsa da... Yaşadığımız sürece mutlaka birilerine gereksinimimiz vardır, bunu unutmayın. Benim kimseye ihtiyacım yok, diyenlerin zamanla düştükleri komik durumu bile kaldıramayacak gururları, ego ve özgüvenleri varken bu yaşamda üstelik... Siz de komik olmayın!
Hele ki yaşam koşullarının ya da hayat şartlarının ağırlaştığı, insanlar arasındaki uzlaşının eksilerek herkesin benmerkezci konumunda dünyasını ve başka dünyaları da yönettiği ve çatışmanın, riskin, tehlikenin artarak yoğunlaştığı ve gitgide çoğaldığı şu devirde; yılanlar anakondaya, dinazorlar ejderhaya, insanlar robotik canavarlara dönüşerek çatışma ve içinde çelişki-yoğun bir dünyada Pollyannacı türküler çığırarak içten içe hırsımıza, kibirimize, kinimize, nefretimize yenik düşüyoruz. Bu yüzden önce kalbinizi, sonra neyi korumak istiyorsanız koruyun... Ama şunu unutmayın, etme bulma dünyasıysa burası, ne yaptıysan er ya da geç ama seni bir türlü, türlü şekilde ya da aynısıyla dönüp dolaşıp geliyor, karşında buluyor. Ve sen kaçamıyorsun. Bir de kınadığın şey çıkıyor er ya da geç karşına. Alay ettiğin şey bir bakıyorsun senin başında! Başkasına yaptığını sanma sakın başkasına, en büyüğünü bir sonraki adımda asıl kendine yapıyorsun, bunu unutma...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder