Aslında niyetim şiire yer vermekti bugün ancak hayat şartları her zamanki gibi bu masalsı diyarın önüne geçmeye zorladı beni. Sistem yapmaya, kurmaya, değiştirmeye, geliştirmeye, geliştirdiğimizi sanmaya ayarlamışız, şartlamışız kendimizi. Mecburiyettenmişçesine... Bir düşünelim, genel bir çerçevede... Bir yere yeni başladık... Orada birtakım değişiklikler yapalım ki şanımız yürüsün, isim yapalım... Bu nedenlerden yalnızca biri. "Halka hizmet Hakka hizmet" olmuş şekerim. İyi de halka "hizmetten" kasıt. Tamam, karşıt bir çerçevede illaki birileri gelir, birileri durumdan hoşnut değildir ve ne yapsa da taş ya da üç harfli bir şey atmaya başlar, yaranamaz neticede. Ancak durum esasında bu değildir. Nedenler de koyduğunda buna iş değişecektir elbette. Bayılıyoruz yokluğumuzla yeniliklere özenmeye... Tamam, özeniyoruz ama bizim cürümümüz ne?! Bunu soran yok... Herkes hayallerde. Hayaller var ama o yaratıcılığı sergileyecek güç var mı içimizde!
Yazının başında dedim ya hani, sistem değiştirmek amacımız olmuş. Ama düşünerek ama düşünmeden değiştirelim de bir şeyleri gerisi ne olursa olsun! Bunun etkisi nedir, ne olacaktır, birileri epeyce mağdur olacak mıdır, kimler daha çok etkilenecektir, kimler tatmin olacaktır! düşünen ha var ha yok... Maalesef. Altyapı yapmadan kuruyoruz ya bu sistemleri, bu da işin cabası. Diğer türlü zaman geçecek ya "o vakitte ya ölünür ya kalınır ne de olsa..." O yüzden, heves gelmişken alalım gitsin! Altyapı yetersizliğinden söz ediyorum kesinlikle. Eşdeğer başka alternatifler, seçenekler bulunmadan; yapılan değişimler tam donanımlı olmadan, kategorileri olmayan sistematiğe bel bağlanırcasına at gözlüğüyle ona odaklanarak ve o göçtüğünde bizde de çöküntüler yaratacağını ne olursa olsun gözü kararmışçasına riske alarak yaşamaya alışagelmişiz, durumu da yeğler olmuşuz.
Bu yüzden, her sene yapılan sınavlarda binlerce/milyonlarca kontenjan açıkta kalıyor, gençlerin emeklerine dayalı kurdukları hayal ve umutlar bir heves uğruna sönüp gitmekte; bu yüzden, aynı sınavlarda soruların tahribatı, güncellenemeyişi ve çalınması işin cabası; bu yüzden, bir alışverişimizi aylık modunda aldığımız ama aslında günlük tükettiğimiz ürünleri, çok çok almaya alışır olduğumuz ürünleri ülke çapında dengeli stoklayamayışımız, kimselere yetmeyiş, daha çok almaya alışmışlık durumları; bu yüzden, herhangi bir sisteme/prosedüre/formaliteye dayalı sonuçlar açıklandığında yığılmalar sonucu kitlenmeler yaşayışımız; bu yüzden, yapılan matik makinelerin arızalanışı, bazen para beğenmeyişi, alternatif olmayınca kendini bir halt sanarak iç geçirişi ve bizim yokuluşumuz; bu yüzden, insanların iş değişikliği yaşamaları, uzmanlaştığı alanlarda çalışamayışı, bunu yaparken hak eden başka kimselerin de ama torpille, pardon, referansla ama formaliteyle öne geçişi; bu yüzden, rahatlığa alışma halleri, kılımızı kıpırdatmama durumları; bu yüzden haddi hesabı olmayan insanların işsiz kalışı; bu yüzden bu isyan, lanet, şükredememe... Tüm bu olumsuzlardan olumsuzluk doğması insanın olağan ruh hali. Tüm bunlara karşın olumlu bakabiliyorsanız da yine de ne mutlu! Hep umut derim ya, yeri gelir bazen züğürt tesellisi... "Her şeye rağmen" "iyi ki"ler kurulur ya hani bu da tesellinin imitasyonu...
"Biz buyuz, altyapı yok, yavaştan oluşsun/oluşturalım ve buna göre bir şekillenelim; olumluluk yaratırsa, elde edilenler ve tepkiler eşliğinde, daha ileri adımlar atarız" diyen yok! Her şey çabuk ve derhal. Biz gibi paldır küldür. Nereye yaetişiyorsak artık! Hem egomuz da tatmin, tavanında. Oysaki diğer türlü gecikmeye uğrayacak tatmin... Böyle bir bakış açısı hakim. Yalnızca hakim de değil iyileştirecek kadar kendimizi doktor ve kendimizi dinleyecek kadar da öğretmen aslında! Oysaki sen olmayan eldekilerle olanlara hedeflersen kendini burnunu çamurdan çıkaramazsın! Oysaki sen karşı tepkilere rağmen yine bildiğini okursan yanında birileri de olmaz, kendi başına kalırsın sonunda. Yanına ah gelir, lanet gelir, isyan duyarsın çokça... Canım sıkıldı yine sayın seyirciler! Okuyucular olsa keşke şu da ama okuyanların durumu da ortada! Seyre dalalım, hayaller kuralım ve olmayanlarla oralarda gezinelim biz. İşte Türkiye! Artık ses de kısıldı, ses de gitti, ses'ler içerde! Geçtim tüm bunları, varlığına saygı göremedikten, düşüncelerini de açıkça ifşa edemedikten sonra ne nane oluruz ne cacık... Hoşafı anlamayanlar içer, biz ise oluruz kaşık-cık...
Yazının başında dedim ya hani, sistem değiştirmek amacımız olmuş. Ama düşünerek ama düşünmeden değiştirelim de bir şeyleri gerisi ne olursa olsun! Bunun etkisi nedir, ne olacaktır, birileri epeyce mağdur olacak mıdır, kimler daha çok etkilenecektir, kimler tatmin olacaktır! düşünen ha var ha yok... Maalesef. Altyapı yapmadan kuruyoruz ya bu sistemleri, bu da işin cabası. Diğer türlü zaman geçecek ya "o vakitte ya ölünür ya kalınır ne de olsa..." O yüzden, heves gelmişken alalım gitsin! Altyapı yetersizliğinden söz ediyorum kesinlikle. Eşdeğer başka alternatifler, seçenekler bulunmadan; yapılan değişimler tam donanımlı olmadan, kategorileri olmayan sistematiğe bel bağlanırcasına at gözlüğüyle ona odaklanarak ve o göçtüğünde bizde de çöküntüler yaratacağını ne olursa olsun gözü kararmışçasına riske alarak yaşamaya alışagelmişiz, durumu da yeğler olmuşuz.
Bu yüzden, her sene yapılan sınavlarda binlerce/milyonlarca kontenjan açıkta kalıyor, gençlerin emeklerine dayalı kurdukları hayal ve umutlar bir heves uğruna sönüp gitmekte; bu yüzden, aynı sınavlarda soruların tahribatı, güncellenemeyişi ve çalınması işin cabası; bu yüzden, bir alışverişimizi aylık modunda aldığımız ama aslında günlük tükettiğimiz ürünleri, çok çok almaya alışır olduğumuz ürünleri ülke çapında dengeli stoklayamayışımız, kimselere yetmeyiş, daha çok almaya alışmışlık durumları; bu yüzden, herhangi bir sisteme/prosedüre/formaliteye dayalı sonuçlar açıklandığında yığılmalar sonucu kitlenmeler yaşayışımız; bu yüzden, yapılan matik makinelerin arızalanışı, bazen para beğenmeyişi, alternatif olmayınca kendini bir halt sanarak iç geçirişi ve bizim yokuluşumuz; bu yüzden, insanların iş değişikliği yaşamaları, uzmanlaştığı alanlarda çalışamayışı, bunu yaparken hak eden başka kimselerin de ama torpille, pardon, referansla ama formaliteyle öne geçişi; bu yüzden, rahatlığa alışma halleri, kılımızı kıpırdatmama durumları; bu yüzden haddi hesabı olmayan insanların işsiz kalışı; bu yüzden bu isyan, lanet, şükredememe... Tüm bu olumsuzlardan olumsuzluk doğması insanın olağan ruh hali. Tüm bunlara karşın olumlu bakabiliyorsanız da yine de ne mutlu! Hep umut derim ya, yeri gelir bazen züğürt tesellisi... "Her şeye rağmen" "iyi ki"ler kurulur ya hani bu da tesellinin imitasyonu...
"Biz buyuz, altyapı yok, yavaştan oluşsun/oluşturalım ve buna göre bir şekillenelim; olumluluk yaratırsa, elde edilenler ve tepkiler eşliğinde, daha ileri adımlar atarız" diyen yok! Her şey çabuk ve derhal. Biz gibi paldır küldür. Nereye yaetişiyorsak artık! Hem egomuz da tatmin, tavanında. Oysaki diğer türlü gecikmeye uğrayacak tatmin... Böyle bir bakış açısı hakim. Yalnızca hakim de değil iyileştirecek kadar kendimizi doktor ve kendimizi dinleyecek kadar da öğretmen aslında! Oysaki sen olmayan eldekilerle olanlara hedeflersen kendini burnunu çamurdan çıkaramazsın! Oysaki sen karşı tepkilere rağmen yine bildiğini okursan yanında birileri de olmaz, kendi başına kalırsın sonunda. Yanına ah gelir, lanet gelir, isyan duyarsın çokça... Canım sıkıldı yine sayın seyirciler! Okuyucular olsa keşke şu da ama okuyanların durumu da ortada! Seyre dalalım, hayaller kuralım ve olmayanlarla oralarda gezinelim biz. İşte Türkiye! Artık ses de kısıldı, ses de gitti, ses'ler içerde! Geçtim tüm bunları, varlığına saygı göremedikten, düşüncelerini de açıkça ifşa edemedikten sonra ne nane oluruz ne cacık... Hoşafı anlamayanlar içer, biz ise oluruz kaşık-cık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder