17 Aralık 2012 Pazartesi

Mevlana'yadır Aşk...

"Aşktan geldik aşka gidiyoruz..." ile başlamak isterim bu haftaya. Bugün kapanışı gerçekleştirilen Şeb-i Arus Mevlana'yı anma gecesiyle bir düğün gecesine daha tanık oldu Türkiye. 17 Aralık Mevlana'nın vefat ettiği tarih olarak özellikle seçildi bu geceye. 739. "vuslat"tır ne de olsa... Daha önce de Yunus Emre'yi kaleme aldığım yazıda bahsetmiştim, yine vurgulamak istiyorum onun derin kalbine ulaşamadan belki de. Başta varlığına, kişiliğine, anlayışına ve hayatına aşık olduğum adamlar var hayatımda. Bunlardan birisi ve en özeli de benim için, kuşkusuz, Hz. Mevlana...

Sosyal medyadan takip edenler bilirler; üye olduğumdan beri en çok O'nunla ilgili info'lar ve alıntılar paylaştığımı. Onun aşkıyla özdeşleşmek zira benim için gurur verici. Ancak hep söylediğim gibi bırakıp ayrıyı gayrıyı onun izinden gitsek, az biraz da olsa, dünya daha çekilir hale gelecek yaşamak için. Anlamlı olacak, mutlu kılacak tüm insanları ve insanlığı da beraberinde. Türkiye için en büyük değerlerden birisi O. Ama hak ettiği ilgiyi görüyor mu ölümünden sonra, o göreceli, tartışılabilir ancak şundan eminim ki yurtdışında herkese seslenen engin bir aşkı var, karşılıklı... Biraz da sevdiğim sözlerine yer vermek istiyorum müsaadenizle alıntılarayarak. Zira ne kadar kursam da cümleleri içimde onun aşkını anlatmanın, haddime düşmeyeceğini bildiğim halde, yetersiz kalacağını biliyorum... O'nun cümleleri o kadar derin anlamlı ki kelimelerin yanyana dizilişinin uyumuna sürükleniyorum, hayallere dalıyorum ve cümleler arasında dolaşıyorum en çok... O'nun bilgisi o kadar derin ki bir filmin yalnızca alt yazısını okurmuş gibi hissediyorum. Altyazısına bakarak görseli ve içeriğiyle ilgili ilişki kurarmışçasına, o yazıdan anahtar bir kelime yakalayıp tümcenin tamamını kavramaya çalışırcasına bir şey hissediyorum. Ve O'nun aşkı o kadar derin bir aşk ki kalbinin kelimelere yansımasının bu denli zor olduğu sözlerde bizim yalnızca yansımayı gördüğümüze ve büyüsüne kapıldığımız üzerinde kafa yoruyorum. Gerçeği görsek aslını, içinde yatanı, o zaman kim bilir n'aparız diye de düşünüyorum ve yine O'nun sonsuzluğunda kaybediyorum kendimi, kayboluyorum. Ve en çok da inanıyorum... Evet, tüm kalbimle inanıyorum...

Bölünmüşüz iki ayrı uçlara, uçlarda yaşıyoruz, bayılıyoruz buna. Oysaki insanız hepimiz ve tekiz, tek bir yol var bu hengâmeli yolda. Bir yol var aslında, insanlığa. Ne diye çoğaltıp duruyoruz. Bir yol var çizilmiş, eskiden beri, üzerinde yürümekten üşenip savaşıyoruz sebepsiz, kaybeden biz oluyoruz. Bir yol var ki... Aşktır o da... Mevlana için, Mevlana'ya....
En sevdiğim söz ve şiirleriyle...


*Kendinden nefret edip ayna parçalamak kolay... Sorun; sonrasında ortaya saçılan binlerce seni'n kimin temizleyeceği...


* Ey gönül! Acılara sabret..
.
Çünkü onlar seni kahretmek için değil;
sınamak, terbiye etmek, kemale erdirmek için gelirler...

*
Ağzımda lokma varken konuşmak kolay da; yüreğimde "sen" varken susmak ne zormuş.


* Sen gönlümün yüküsün. Omzumun değil...
Sen canıma yarasın, tenime değil...
Yürekte taşınan sırta ağır mı gelir..?


* Üzülme der Mevlana ve devam eder; kızma hiç kimseye yaptıklarından dolayı; aksine teşekkür et, ihanet edenlere, sadakati öğrettikleri için... Minnet duy yalancılara, doğrunun farkına varmanı sağladıkları için... Mutsuz edenlere dua et, mutluluğu daha derin hissettirdikleri için... Herkesi sev, yaşamına bir anlam kattığı için... Hayat bu yüzden daha güzel; siyahlar, beyazı farkettirdiği için...

* Sen ol da;
İster "Yâr" ol,
İster "Yara";
Lütfun da Başım Üstüne,
Kahrın da.

* Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek cevabım var. Ama bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye...

*
Hamdım, piştim, yandım.

*
Cömertlikte ve yardım etmede akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol
Hoşgörürlülükte deniz gibi ol
Ya olduğun gibi görün;
Ya göründüğün gibi ol...

*
Ne kadar konuşursan konuş, söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır.

*
Gel, gel, ne olursan ol yine gel...
İster kâfir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da, yine gel...

* Dediler ki: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Dedim ki: Gönüle giren gözden ırak olsa ne olur.

* Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme... (Kısaltılmıştır.)

*
Ben bir denizim demedim mi sana.
Sen bir balıksın demedim mi,
Demedim mi, o kuru yerlere gitme sakın.
Senin duru denizin benim demedim mi?

Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi, senin uçmanı sağlayan benim,
Senin kolun kanadın benim, demedim mi?

Demedim mi, yolunu vururlar senin,
Demedim mi ,tövbeni bozarlar senin.

Oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi?
Onu süsleyen bezeyen benim demedim mi? (Cımbızlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder