28 Mayıs 2012 Pazartesi

Hatlar Yoğun Sanırım... Çelişki üstüne çelişki!

Bilmem ki bedava sirke baldan tatlı mıdır yoksa ucuz etin yahnisi kara mı?! El elden üstün müdür yoksa el elin eşeğini türkü çığırarak mı çağırır veya biri gelse şimdi kapıdan içeri, iyi insan mı olur yoksa çomağı mı hazırlamamız gerekiyor. Ben bulamadım bunların cevabını. Yumurta tavuk-tavuk yumurta korelasyonu gibi.. Bir kilo pamuk mu ağır, bir kilo demir mi sorusu gibi  tongaya düşürüyor belki bir yarışmada ikinciyi geçersen kaçıncı olursun kadar basit ama söylemi zor belki de çok gezen mi bilir çok okuyan mı sorusuna cevap verecek kadar göreceli... Kim bilir? Ben çözemedim dedim ya. Galiba deneyimler "evet" ve "hayır" gibi iki taraflı çıkıyor ve iki taraflı yaşanıyor çoğu kez. Neticede tek, kesin bi cevap alamıyorsun. Hayat bir öğrenme süreci... Sen ise, mütemadiyen öğrenci. Öğretmen olsan da çok şey var öğreneceğin, kendini geliştireceğin. Doktor, avukat, subay veya mühendis olmakla, mezun olmakla bitmiyor bu iş. Deneyimler oluyor hayat okulunun dersi. Sınavlar bazen üst üste yapılıyor bazen "pop quiz" şeklinde, birden. Apansız, amansız, zamansız. Sınıf alabildiğine geniş. Birçok arkadaş var. Kimi arkadaş, kimi sokaktaki insan( tanımadıkların, selam vermediklerin), kimi özel kimi sıradan. Bazen kumaşlara benzetiyorum insanları mesela. Kimisi tül gibi hafif ama ağır duruyor, cezbedici. Kimisi aba kadar kalın, kaba, yontmakla, pul sim sırma işlemekle de olmuyor, güzel duramıyor işte... Kimisi amerikan kadar ucuz, riyakâr fazla değişken. Kimisi saten gibi ışıltılı, biraz kaygan biraz keyifli. Kimisi tafta gibi fazla yanardönerli iki renkli, çift kişilikli! Kimisi kadife hem ağır, olgun hem kaliteli, zarif. Ama herkese göre de bir değil bu insanlar çoğunluk sevse de temastan nefret edenler oluyor sanırım... Herkes dokunamıyor tabii... Kimisi ekoseli, biraz masumane, çocuksu, sempatik biraz fazla darbe yemiş, pötikareli, yaralı... Kimisi şifon, kimisi, dantel, kimisi naylon, penye, pamuklu, elastikî... Gibi gibi. Bilmem katılır mısınız, bu benim düşüncem ve önerim biraz da. Ama hayat bu ironisi sağlam atasözleri gibi göreceli. Tekerleme, bilmeceler gibi çözülmesi güç. Galiba biz bunlara dolanmaktan fazla yaşayamıyoruz. Hani yaşamak var, yaşamak var ya. Fazla dolanıyoruz yumaklara, bi de üstüne labirente sokuyoruz kendimizi. Sanki çıkarız elimizle koyduğumuz gibi. Biz dolanana, dolaşana kadar geçiyor zaman da haliyle. Bazen mücadele yoğun bir savaş alanı gibi oluyor bazen gülistan lalezarlar aralanıyor. Kimileri erişiyor zafer noktasına bu zaman diliminde kimisi doğru yolda varacağına yakın kaybediyor. Kimi başından beri yanlış yollarda, kiminin doğru yönü tarif edeni, rehberlik edeni yok, kimi yanlış olsa da doğru yoldan gittiğini savunuyor. Böyle bir tavanın içinde kavruluyor insanoğlu. Yağını da, tuzunu da kendi belirliyor bir bakıma. Ama tatlı, ama tuzlu ama sası. Dedim ya göreceli bu da. Kim'in ne'yi sevdiğine bağlı... "Midede hepsi karışıyor nasıl olsa" diyenler bile var! Eh, ne diyelim o vakit... Bir gurmemiz bile yokken!
Afiyet olsun, afiyetle...
Murat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder