25 Mayıs 2012 Cuma

Uyku Tatlıdır, Tatlı Rüyalar...

Uykudur, düzeni bozuk günlerimizin imdadına koşan... Çoğu zaman can sıkıntısından uyuduğumuz kanaatindeyim. Depresyon başlangıcıdır aynı zamanda, bilirsiniz. Gene de ninni söyleyen olsa fena olmazdı hani hayat, daha bir çekilirdi heralde. Söyleyenin verdiği güvenle daha bir rahat uyurduk, daha bir huzurlu olurdu uykumuz. Uykui baldan tatlı olur genelde. Bir seyahatte gelir bazen, bir deniz havasında, bir güneş altında ağaca kurulu bir hamakta buluverir bazen bizi. Bazen derste, bazen sıkıldığımızda sohbet arasında! Evet, telefonla konuşurken bile gelir iletişim esnasında! Bazen gözlerin hareketliliğinden kapanıverir gözler, yorgunluğa yoktur tahammülü, istihareye çekilir. Bazen sinsi bir düşman gibidir! Karda yürür, izini belli etmez! O kadar çok severiz ki uykuyu genelde... Ne baş üstünde vardır yeri ne kalp üstünde! Varsa yoksa baş yastık üstündedir kalp yorgan altında! Hayatımızın her anına taşırız uykuyu. Bazen akşamdan kalmayızdır. İçki kaçmışsa fena, bazar bütün günümüzü. Bazen uyuyamayız öyle veya böyle. Problemler, günü muhasebeleri, başka alemler.. Takılıverir, tam da uyku vaktinde! Bazen işe geç kalırız onun yüzünden, bazen derse... Ama bir de önemli bir randevu veya toplantı varsa ve o gün başlamışsa, gün boyu değilmesin o günün keyfine1 Ne hareket ne bereket varsa yoksa geçer hakaretle, küfürle. Siniri küfürde buluruz. Öfkemiz geçer onunla... Öyle zannederiz ya hani bazen. O ayrı bir muhasebe! Saat çalar kapatırız. Saati uzağa koyarız gerekirse kalkmak için. Ama o, o kadar tatlıdır ki, kalkıp tekrar yatarız. Hele bir de uzun günler uyuyamadıysak bulur o günü işte! Yeme de yanında yat sonra! Sorunlar, sıkıntılar, kederler.. Hepsi bir an dağılıverir. Hayattan koparız geçici bir süreliğine... Belki de rahatlatan odur! Uykuda malumunuz ruh bedenden ayrılıyor. Ruhlar alemine gidiyor. Eğer sahibi olduğu bedene geri dönmezse gerçekleşiyor uyku ölümleri... Belki hani ölmek istiyoruz ya bazen, uyku geçici bir çözüm oluyor bu işe. O yüzden seviyoruz belki de. Ama sevdiğimizin yanında uyuması ayrı tabii... Sevdiğimiz biriyle uyumanın tadı bir başka. Çocuklar o yüzden alır ya hani en sevdiği oyuncağı kucağına. Güven verir, gecenin karanlığını alır, renklendirir, uykuyu renklendirir, rüyayı rüya yapar, akılda kalan son etkidir. Gece aşılanan korkuyu onda medet arayarak geçirir. İşte, o küçükler büyürler. Kocaman olurlar. Ya yastık alırlar bu kez yanlarına ya da sevdiğini alıp bir yastıkta kocaman olmaya devam ederler. En kocaman! Koca-man! Koca adam yani. Tamam, gene sardım işi makara kukaraya sanırım. Yeter! Peki! Çünkü güveni veren odur, bir bakıma kahraman. Onda bulur geleceği, onda hisseder en büyük duyguları. Uykuya bile onunla gitmenin tadı apayrıdır bu yüzden. Dedim ya hayatın her alanına taşırız uykuyu. Ülke olarak hastasıyız zaten! Politika, sanat, ticaret ve bilumum muhtelif alanlar hep uyku kokar... E, olsun o kadar artık canım! Neticede stres yoğun bir hayattır yaşadığımız! Uykuyu da bulaştırıveririz yüzümüze gözümüze. Bir ara takıntım vardı, uyuyanların gizlice fotoğraflarını çekip uyandıktan sonra gösterirdim kendilerine, uyku hallerini... Hediye ederdim o fotoğrafı sonra da. İşte, bir nebze ayna gibi, yaşamdan kesit gibi. Görmediği şeylere tanıklık ettirirdim bir derece, ikimizin de hoşuna giderdi, kimi karelediysem. Sanırım kepenkler kapanıyor bugünlük benim de. Sizinde şayet öyleyse,
İyi uykular herkese..!
Tatlı rüyalar, renkli kesitler eşliğinde,
Murat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder