23 Mayıs 2012 Çarşamba

"Maskemi Taktım, Sürdüm Boyalarımı, Giyindim En Süslü Yalanlarımı..."

Pazar hariç her gün bu saatlerde rutine bağladım sanırım. Biliyorum, farkındayım. Bu saatte yazımın duvarına düşmesini fark edenlerin de olduğunu bilmiyorum değil. Tüm desteğiniz için teşekkürle başlamak istedim bugünün yazısına... Sanaldan çok gerçek yaşamda aldığım tebrikler daha bi hakikat tabii bana, daha manidar, teşekkürler tekrar ve takrar ve tekrar...
Bugün de konumuz sağlam biraz sanırım. Hani şu hayat koşullarında "sallanırım ama yıkılmam!" havası taşıyan bir imaja bürünmüş adeta. Evet, bilmiyorum bu yazı ne kadar hak değer olacak ama nafile de olsa yazmak istedim bunu da. Deşmek, didiklemek... Dünya ya yüzsüzlerin ya da ikiyüzlülerin azizim! En kayda değer şartlarda bile durum böyle. İster hayati olsun ister memati! İsterse peri padişahının kızı olsun! Umurunda değil, insanoğlu. Çiğ süt emmiş bi kere! Herkeste var bir oyunbazlık, bir şeytanlık... Herkeste bir maharet, binbir marifet. Bol gani kabiliyet! Ne mutlu! "Yeter" desen de yetinmeden habersiz gönüller. Gönül aç-yoksul, gönül gün görmüş ama kanaat etmez, gönül haberdar ama bihaber! İstersen mırıldan " Tak etti canıma, bu maskeli balo!" diye güzel bir şarkıyı.. Dola diline gün boyu. En azından yalnız olmadığını hissederek motive et kendini ya da ne bileyim işte öyle farzet, zannet, avut kendini ninni'li bir şekilde... Yüz güzeldir insana ilk verildiğinde. Zaman yorar yıpratır ama kalbin yansımasıdır o, kesinlikle. Güzelleştiren sizsiniz. Hayata bakışınız. Her şey elbette düz değil. Çekilen sıkıntılar elbette herkeste. Gülüşünüz, karakteriniz her şey aynanızda veya yüzünüzde işte! Tüm kalbinizin dışavurumu... Kimileri tüm doğal güzelliğyle çıkarır onu ön plana, kimileri saklar kilit vurur kilit üstüne. Kapalı bir kutu, gizli bir mabet, sırlar dolu. Kimisi de nötr'dür, hissettirir zaten. Nötr ve doğal grubu içindekini yansıtır bir şekilde. Esas sorunumuz diğerleri olsa gerek. Hani şu kendi karakteri dışında karakterlere bürünüp bunları hakkıyla sergilediğini sanıp kendisiyle övünen gereksiz özgüven sahibi şahıslara. Esasında onlar öyle zannededursun kendilerini, belli bir zaman sonra rol aldıkları karakterlerle kendi karakterleri arasında sıkışıp kendi karakterlerinden ödün vermeye başlıyorlar. İşte, şans o zamanlarda denk geliyor bizlere! Bu insanlarla tanışıyoruz, görüşüyoruz, bir gün iki gün, bir yıl sonra muhabbet koyulaşıyor, derdimiz oluyorlar, sırlarımız. İçimizden biri oluyorlar, tüm samimiyetimiz, sempatimiz... Sonra birden onların da farkında olmadan çıkıveriyor gün yüzüne içindeki "ucube"! Sanırım doğru kullanım oldu burada bu arada(!) Onlarda farkında değiller elbette durumun, zira bunu düşünecek kadar derin olamazlar bu tiplemeler! Neden tipleme dediğimi zaten artık gayet iyi biliyorsunuz! Sığ düşünüşlere sahip bu insan müsvetteleri (sonuçta kendileri yaratıyorlar ya kendi rollerini, bir bakıma karalama yapıyorlar taslaklara tabii, yaratıcı zeka!) yatsıda sönüveriyor. Durumla karşılaşan garibim de dumurla haşır neşir oluyor tabii... Ondan sonra atar'lar gider'ler başlıyor haliyle! Arkadan vuranlar hani, azıcık damardan girip arabeske bağlayalım. Riyakârlık böyle bir şey! Bazıları da rolleri fazlalaştırarak üstesinden geleceğim sanıp kendi karakterlerinde bölünme yaşıyorlar. Sonuç: Karakter Bölünmesi! Çift Kişilik! Kişilik Bozukluğu! Tabir seç, beğen, al. Diğer insanları kandırmak uğruna yapılan çevresel unsurdan bireye patlayan ama kişinin kendi aradığı, kendi kendine davetiye çıkardığı, kaşınılan durum aslında! Bazısı da hiçbir şey yokmuş gibi davranır hani. Yapar ve unutur. Ne özür bilir ne yol yordam! Etrafımız tehlikedir vesselam! Bir Funda Arar şarkısıdır, dinleyenler veya sevenler bilirler. İlk albümlerden birinde olsa gerek. "Maskemi taktım, sürdüm boyalarımı, giyindim en süslü yalanlarımı, Bir yüzüm gülerken gizlenir öbür yüzüm, Kimse duymasın içimden ağladığımı..." Bu biraz masumiyete kaçıyo sonuna doğru! Ama inanın bunu yapanlar bu kadar masum değiller! Düşünceleri masumane değil bikere! Dediğim gibi, tehdit etrafta. "Tehlike var, çanlar çalıyor!" Ajda'nın da dediği gibi... O zaman hepimiz takalım bi maske, oynayalım bi rol. Galiba insanın kendini oynaması en zor rolü hayatta. Zira senaryo elimizde! Oyunu oynamakla görevlendirilmişsek hakkıyla yapalım. Zaten herkesin rolü ayrı. Ne gerek var yapmacıklığa! Ama bunlar da olmasa nelerden bahsederiz bilmem(!) "Başkası olma kendin ol böyle çok daha güzelsin!" ile noktalamak istiyorum Tarkan yorumu ve Sezen sözleriyle... Galiba en güzel mesajı şarkılar veriyor bu konuda!
Muhabbetle,
Murat.

1 yorum:

  1. " eli öpülesi " derler ya kalemi öpülesi bir yazı olmuş . Yazıyordum , hani derler ya içimdek yazım aşkını üflediler , söndürdüler diye , ama bu gece gece bana bişeyler oluyor .. zaten hep gece gece gelir bu ilham denen meret , yazmaya devam ... teşekkür ederim.

    YanıtlaSil